artwork

Pardon. Tavsiye mi dediniz?

11 yıl önce

0

Başlığı okuduktan sonra aklına “Damn Good Advice” gelen sadece ben değilim sanırım. Reklamcılığın efsane ismi George Lois’in hayatta, kariyerinde, yaratıcılıkta başarılı olmak isteyenler için tavsiyelerini içeren şu meşhur kitabı… Madison Avenue’nun gerçek Mad Man’inin deneyimleri iletişim fakültelerinin müfredatına ders kitabı olarak girmelidir kanımca. Kitaptaki öneriler sadece gençlere değil her yaştan insana lazım olan cinsten. Ancak faydasını maksimumda görecek olan kim derseniz? Tabii ki gençler. Sabah gözünü açtığında yüzüne su çarpmadan tweet’ler, like’lar gözüne çarpanlar, bu tavsiyeler sizlere… Sadece Lois’den değil hem de. Girişimci olup bir ‘marka’ yaratmak isteyenlere Silk&Cashmere’in kurucusu ve CEO’su Ayşen Zamanpur; iletişim sektörüne gireceklere ve yolun henüz başındakilere OMD Genel Müdür Yardımcısı Nüzhet Algüneş, Ogilvy Türkiye CEO’su & Reklamcılar Derneği Başkanı Aytül Özkan ve THY Reklam Müdürü Serdar Ekrem Şirin’den de… Zamanpur, Algüneş, Özkan ve Şirin’in konuşmacı olarak derslerimizde paylaştıklarını sizin için derledim.

Aytül Özkan, Nüzhet Algüneş, Serdar Ekrem Şirin, Ayşen Zamanpur

Nüzhet Algüneş

• Bundan 20 sene önce “Nüfus kağıdınızı verin halka açacağız” desek ne yanıt alırdınız bir düşünün. Şimdi ben size çok kısa bir sürede son bir ay içinde evlenmiş olanları çıkartabilir, onlara targeting yapmanızı sağlayabilirim. Datalara göre hareket etmeye alışın.

• Yönetmeniz gereken en önemli konu; varlık. Her şeyden çok fazla var. Ve her yerdeler!

• Bıraktığınız dijital izlere çok dikkat edin! Google üzerinden sağlam bir reputasyon check yapıldığında canınız sıkılmasın. Sosyal ağlarda arkadaşlarınızın arkadaşları da bazen çok tehlikeli olabiliyor.

• İster kreatifte ister medyada, başta çok kazanmasanız da uluslararası ofislerde deneyim kazanın.

Ayşen Zamanpur

• Düşlerinizi sohbet masalarına meze yapmayın, onları projelendirin. O da yapmış, bu da yapmış gibi düşüncelere kapılmayın. Hayali değil gerçekten isteyerek, inançla o iş için çalışın. Başarmanın birinci yolu tutku, diğeri hayalinizin ayaklarını yere bastırmak.

• İşinizi şans ve tesadüflere bırakmayın. En büyük şans sağlıklı bir bedene, ruha sahip olmak ve iyi bir eğitim almak. Bu şansı yakaladıktan sonra gerisi gelir.

• Ben yapacağım işe çok inandım. Ekipçe odaklandık ve çok çalıştık. 20 yıldır kaşmirle yatıyoruz, ipekle kalkıyoruz. Çok zordu, halen çok zor. Kolay olsaydı bizim gibi 20 marka daha olurdu.

• Türkiye’de genel bir özgüven eksikliği var. Bu da eğitim sistemimizden kaynaklanıyor. Tekdüze, sıradan insan yapmaya çalışılıyor. Bireysellik pek hoş karşılanmıyor. Ancak ekip olursanız ondan da hiç haz edilmiyor. Türkiye’nin önünü çok kapatan, özgüveni aşağı çeken bir durum. Markalaşamamızın arkasındaki neden tam da bu; “Ben yapamam, ben olamam” hissi.

• Eğer Türk eğitim sistemi sizi hâlâ düzeltemediyse, çıkıntı taraflarınızı törpülemeyi başaramadıysa, sizde hâlâ ümit var demektir. Bu farklı, çıkıntı, insanlara değişik gelen yönlerinize sıkı sıkı sarılın, onları korumaya alın. Kimsenin onları yok etmesine izin vermeyin, hatta dokundurmayın. Çünkü ileride sizi öne çıkartacak bir şey olacaksa o, şu anda insanlara farklı, fazla, abartılı gelen ve sizi siz yapan yönlerinizden bir veya birkaçı olacaktır.

• Kendinize farklı, özgün iş alanları yaratın. Saçmalamaktan korkmayın, hata yapmaktan çekinmeyin. Çevrenize dikkatle bakın, muhakkak fırsatlar göreceksiniz, nişler bulacaksınız. Ölçülü risk almaktan çekinmeyin. Hayatta en büyük risk, hiç risk almamaktır.

• Bir markanın var olma sürecinde medyanın gücünü sakın küçümsemeyin. Eğer Silk&Cashmere bir marka olmayı başardıysa bunda Türk basının büyük bir payı var. Onlara hiç yalan söylemedim, olmamış bir şeyi anlatmadım. Daima haber niteliği taşıyan konuları samimiyetle paylaştım. İlk 10 sene PR ajansımız yoktu ama gazetecilerin hepsinde cep telefonum vardı.

• Doğru, dürüst, kaliteyi hep ön plana alan yasal ve saygın bir sistem kurarsanız ticari başarı kendiliğinden gelir.

Aytül Özkan

• Deli divane ol, iş verilsin diye gözlerinin içine bak, gerekirse bütün fotokopileri sen çek ve fark yarat.

• Çok sevdiğim bir eğitimde “İletişim akılların birleşmesidir” denilmişti. İletişim car car car konuşmak değil, dinlemektir. Bunu aklından çıkarma.

• İşe girdiğin ilk 1,5 sene performans anlamında senden çok bir şey beklenmediğini unutma. Tek beklenen öğrenmeye ve çalışmaya istekli, azimli olman.

• Gençliğinin farkında ol. Cesaret ve hata yapma payın maksimumda, bunu sakın unutma. Ve başarının son adımı; sebat etmek. Sebatın da tek çerçevesi var; o da çok çalışmak.

• Ne yapıyorsan, onun hakkında bilgi sahibi ol. Bilginin hakim olmadığı iş çok tatsız oluyor.

Serdar Ekrem Şirin

• Bir esnafın ticaretten yaşadığı heyecanı çok yüksek maaşlı bir yönetici yaşayamaz. İçinizde girişimcilik ateşi varsa söndürmeyin.

• Espri anlayışı olmayan mümkünse reklamcı olmasın.

• George Lois’in de dediği gibi; fikrini tutkulu ve kısa bir şekilde ifade edemiyorsan, boş ver gitsin! (Yeri gelmişken Lois’in kitabında verdiği örneği alıntılayayım: ABD Başkanı Abraham Lincoln’ün “Kusura bakma zamanım olmadığı için sana daha kısa bir mektup yazamadım” cümlesi. Kısa yazarak kendini en iyi şekilde ifade edenler kazanır.)

• Yine George Lois’in bir lafı; büyük fikri bulmaya çalışırken müzik dinlemeyin.

Bilen mi, içgüdülerine güvenen mi?

Burada bir parantez açıp, söylediği sözler yaptığı işlerden bile bazen daha çok hatırlanan David Ogilvy’i dinleyelim. Ogilvy’e “Satışa yönelik reklam nasıl hazırlanır?” diye sorduklarında şöyle yanıt vermiş; “Ödevini iyi yapacaksın. Reklamını yapacağın ürünü veya hizmeti çok iyi çalışacaksın. Ne kadar iyi bilirsen, onu satmak için daha büyük bir fikir bulma şansın artar.”

Bir diğer anekdotta Ogilvy, bir reklamcıya hangi kitapları okuduğunu sormuş. O da pek kitap okumadığını, içgüdülerine göre hareket ettiğini söylemiş. Doğal olarak bu yanıt Ogilvy’i kesmemiş; “Diyelim ki safra kesen alınacak. Anatomi okumuş, safra kesesinin nerede olduğunu bilen bir doktoru mu tercih edersin, yoksa içgüdülerine güveneni mi? Neden müşteriler milyonlarca dolarını senin içgüdülerine dayanarak harcasın ki?”

Banu Kitiş Dağıstan  / İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Şubat 2013 sayısında yayınlanmıştır.