artwork

Onur Kavak ve Mustafa Küçükkalıpçı yorumluyor

7 yıl önce

0

letgo Pazarlama Direktörü Onur Kavak ve Propaganda Kreatif Direktörü Mustafa Küçükkalıpçı Ağustos ayının en çok konuşulan kampanyalarını yorumluyor.

Onur Kavak Sigortacılık sektöründeki riskten kaçma ihtiyacının bir sonucu olarak reklamlarda yaşamak istemeyeceğiniz durumlar ruhumuzda negatif tortu bırakacak hikayelerle işleniyor. Olası sıkıntıları ironik bir yaklaşımla ele alan bir kampanya yaratmış ve ritmini duyduğumuzda eller havaya dedirten şarkıyı dillere dolanacak sözlerle yorumlamış. Yaratılan karakterde Burhan Altıntop esintileri yakalamak mümkün. Sonraki reklamlarda dijitalde izlenme süreleri de dikkate alınmalı.

Mustafa Küçükkalıpçı AXA Sigorta, yenilikçi sigortacılık ürünleri için sanki çok klasik bir yöntem seçmiş gibi. “Dert varsa, derman Axa” gibi akılda kalmaya müsait bir jingle’la başlamakla birlikte, ‘bir internet dizisiyle bunları anlatalım’ fikri biraz eski kalmış sanki. Mizahın sadece Gürgen Öz’ün abartılı oyunculuğunun etrafında kalması, filmin temposunun bir türlü yükselmemesi, filmin uzunluğu, dijital gibi dinamik bir mecrada izlenirliği oldukça düşük bir film ortaya çıkarmış. İddialı ürünler ne yazık ki iletişimde karşılığını bulamamış.

Onur Kavak Garanti Bankası’nın sponsorluk anlamında yaptığı belki de en güzel iş basketbol milli takımına verdiği destek. Tutarlı yatırımları sayesinde, bugün diğer sponsor markaların önünde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hem artan sponsor sayısı hem de geçmişte yakaladıkları başarıyı ileriye taşıma arzusu her sene işlerini daha da zor hale getiriyor. Ceza ile birlikte yine dillere yerleşen bir şarkı ve başarılı bir kampanyaya imza atmışlar.

Mustafa Küçükkalıpçı Garanti Bankası ve Basketbol Milli Takım sponsorluğu, reklamcılık için çok özel kampanyalardan biri. 12 Dev Adam tabirini, hâlâ tribünlerde söylenmeye devam eden efsane bir müziği yaratan benzersiz bir örnek. Dolayısıyla çıtayı daha en başından en yükseğe koyan bir sponsorluk ve iletişim dersi. Son “akıllı pota” iletişimi, o efsane kampanyayla yarışmak yerine, bugünün teknik olanaklarını da kullanarak bambaşka bir yol deniyor. Ceza gibi doğru bir isimle, sporcular üstündeki sürpriz etkisinin sempatisini de kullanarak başarılı bir kampanyaya dönüştürüyor.

Onur Kavak Farklılaşmanın zor olduğu sektörde Uludağ’ın böyle bir yenilik ile gelmesi marka adına iyi bir deneme. Ürün, yaratılmak istenen doğal ve premium marka algısına katkı sağlayabilecek şekilde cilt bakım spreyi olarak pozisyonlanıyor. Ünlü seçimi de bu algıyı destekleyecek bir isim. Ürünün markaya bırakacağı katkı olumlu olacaktır. Ah keşke, reklamda bu premium pozisyona yakışan bir espri seçilseymiş.

Mustafa Küçükkalıpçı Uludağ Premium yüz spreyi beklenmedik bir ürün. Daha doğrusu Uludağ’dan beklenmedik bir ürün. Ancak biraz düşününce doğru bir ürün. Marka, su ve maden suyundaki gücünü yepyeni bir şey deneyerek kullanıyor. Bu tercih, bir yanıyla markanın “sağlık” algısını güçlendirirken diğer yandan da zaten var olan “doğallık” algısını güzellik-bakım kategorisine taşıyor. Yoğun iletişimini yaz aylarında yapan bir marka olarak Uludağ, bu yaz yeni bir limonata çıkarmak yerine bir cilt bakım ürünü çıkarmayı tercih ediyor. Bu cesur bir hareket diye düşünüyorum. İşin iletişimine gelince, olması gerektiği gibi. Doğallık ve güzelliğin bir arada kolayca algılanabileceği, Uludağ’ın bu sıra dışı ürününe, markadan uzak kalmayacak bir biçim seçilmiş.


Onur Kavak Teknoloji, müşterilere sunulan faydanın arkasındaki araç olmanın ötesine geçemeyen soyut bir kavram. Bunu, ürünün sağladığı faydanın önüne geçerek anlatmaya kalktığımızda ise karşımıza robotik karakterler ve 30 saniyede aktarılması mümkün olmayan hikayeler çıkıyor. Elbette ki Murat Cemcir ve Ahmet Kural parodileri özellikle dijital tarafta izlenme (30 saniye) getirecektir. Yapı Kredi’nin dijital bankacılık ürün performansı iyi ve lansman bütçesi yüksek ise kabul edilebilir bir başarı sağlanacağını düşünüyorum. Ancak iletişimin kek miksi olmuş “ünlü, robotik karakter ve dakikalar süren parodiler” denklemine yatırım yapan diğer yüksek bütçeli markalardan farklılaşmasının beklenmesi çok gerçekçi olmaz.

Mustafa Küçükkalıpçı Kendi özünde olan ancak uzun zamandır rakiplerine kaybettiği “yenilikçi” ve “teknolojik” marka algısını geri kazanmak üzere yola çıkmış. Birçoğu komedyenleri kullanarak iletişim yapan rakiplerine karşı son dönemin hem televizyonda hem sinemada popüler iki oyuncusunu doğru bir hikayenin ortasına koymuş. Kampanyanın mizahı, oyunculardan beklenen dozda biraz daha artarsa uzun soluklu ve eğlenceli bir serüven izleriz.

Onur Kavak Hatırı sayılır bir süredir Türkiye’de olmasına rağmen hem marka bilinirliği hem de pozisyonlama olarak henüz yerini bulamadığını düşündüğüm Odeabank, son dönemin en iyi işlerinden birine imza atmış gibi görünüyor. Zihni Sinir esprileri sayesinde aynı kampanya altında topladığı ürün portföyünün tamamını pür dikkat izletebiliyor. Kampanyanın marka bilinirliğine katkısı ve çizdiği genç marka imajı da yanına kar kalıyor. Sektörümüze iyi fikrin yüksek bütçeden daha önemli olduğunu tekrar hatırlatan kampanya için hem marka takımını hem de ajansı tebrik ediyorum.

Mustafa Küçükkalıpçı Odeabank’ın “saniyeler” kampanyası bıçak sırtı bir espriyi, büyük bir beceriyle avantaja çevirmiş. İlk izlediğimde klasik “kötü espri mizahı” diye düşünsem de serinin tamamını bitirdiğimde eğlenceli bir seri izlemiştim. Üstelik işlerin niteliği de oldukça yüksek. Tabii burada Ayça Şen tercihinin doğruluğu için de ekibi tebrik etmek gerek.

Doğru ürün, doğru içgörü, doğru fikir…

Onur Kavak Neutrogena yeni kampanyasında en olmadık anlarda en olmadık şekilde çıkan sivilcelere karşı verilen savaşı esprili bir şekilde aktarmayı amaçlamış. Kısa vadede marka bilinirliğine ve satışlara etkisi olacaktır. Uzun ömürlü bir etki beklemek kampanyaya haksızlık olur.

Mustafa Küçükkalıpçı Neutrogena “sivilceler” kampanyası doğru bir ürünü en temel içgörüsü üzerinden yorumluyor. En olmadık yerde ortaya çıkan sivilceleri karaktere dönüştürüyor. Bunu da bir şarkıyla anlatmayı tercih ediyor. Buraya kadar her şey yolunda gidiyor ancak filme dönüştüğünde biraz daha dinamizme, eğlenceye ihtiyaç varmış gibi geliyor.