artwork

Mesajlar kısa ve net olmalı

2 yıl önce

0

2023’te seçmenlerin %20’si 1997’den sonra doğan gençlerden oluşacak. Siyasetçilerin sadece iletişim kampanyaları aracılığıyla gençlere ulaşabilmesini mümkün görmüyorum hatta özellikle gençlerin hoşuna gideceği düşünülerek hazırlanan şarkı, slogan, afiş gibi yöntemlerin gençler tarafından yapay ve itici bulunduğuna da tanık oluyorum.

Esas meselenin temsil eksikliği olduğunu düşünüyorum. Genç siyasetçi sayısının çok az olması, gençlerin taleplerinin anlaşılmasını ve siyasallaşmasını engelliyor. Gençler tek bir seçmen kümesi olmak yerine kimlik politikalarının etkisiyle muhafazakâr/seküler/Kürt/milliyetçi/sosyalist genç gruplarına dönüşüyor ya da siyasetten uzaklaşıyor.

Sadece siyasetçilerin yaşı değil, siyasetin yapılış tarzı da buna sebep oluyor. Siyasetin gençler tarafından temsil edildiği, artık yaşamsal hale gelen toplumsal sorunların ve çözüm önerilerinin merkezde olduğu şekilde yeniden kurgulanması gerekiyor.

Z kuşağı hakkında yapılan genellemeleri çok anlamlı bulmasam da gelişen teknolojinin değiştirdiği medya tüketim alışkanlıklarının özellikle bu grupta dikkat süresini kısalttığı aşikâr. Siyasiler “TikTok kuşağına” ulaşabilmek için mesajlarını kısa ve net tutmak zorunda.

Toplumu gözlemlediğimde umutsuzluğun, mutsuzluğun ve belirsizlikten kaynaklanan stresin her seçmen grubunda yoğun hissedilen duygular olduğunu görüyorum. Bu duyguların tamiri için insanlara samimiyet duygusunun aktarılabilmesi, “yeniden hayal kurabilecekleri bir ülke” sözünün verilmesi gerekiyor. İnandırıcı olması içinse siyasilerin seçimi kazanabilecek ve sonrasında vaatlerini yerine getirebilecek kapasiteye sahip olduklarını kanıtlamaları gerekiyor. Duygusal mesajların yanı sıra somut, kolay anlaşılabilir ve akılcı çözüm önerileri doğru segmentlere doğru kanallardan paylaşılmalı, siyaset liderlerin şahsi polemiklerine ya da kimlik tartışmalarına sıkışmamalı.

Tarih siyasal iletişimi doğru kullanamayıp kaybolan nitelikli siyasetçilerle ve sadece siyasal iletişimi başarılı kullandığı için yükselen niteliksiz siyasetçilerle dolu. Siyasal iletişimin siyasi başarılardaki rolü bence hiçbir yerde yadsınamaz.

En güncel örnek olarak CHP’nin 2019 yerel seçim kampanyasının hem geniş ve hatta birbirinden çok uzak toplumsal kesimleri bir araya getiren ve umut aşılayan hem de kendi tabanını harekete geçiren nitelikte olduğunu düşünüyorum. Bugün de Meral Akşener’in dertleri gösterip çözümünü sunarken merkez sağda taban yaratan bir iletişim sürdürdüğünü görüyorum.

Yakın geçmişi inceleyince AK Parti’nin %49’dan fazla oy aldığı 2011 genel seçimi kampanyasının da rasyonel ve duygusal mesajların pozitif bir dille bir arada verilmesiyle öne çıktığı fikrindeyim.

2020’de İrlanda’daki seçimde yaptığım siyasal iletişim çalışmalarında, ülkenin zenginliğine rağmen siyasetçilerin ve kampanyaların mütevazılığına hayran olmuştum. Tüm partiler masraflı reklamlar, gürültülü etkinlikler, kötü şarkılar yerine halkla sokakta doğrudan iletişim kurmanın ve karşılıklı televizyon münazaralarında başarılı bulunmanın yarışı içindeydi. Vatandaşlar için faydası daha çok olan bu modeli “daha iyi” bulsam da fazla nüfuslu ülkelerde kampanyayı doğrudan iletişim üzerine kurmak imkânsız, bunun da farkındayım.

Barack Obama’nın 2008’deki, Donald Trump’ın 2016’daki ve Emmanuel Macron’un 2017’deki kampanyaları farklı şekillerde de olsa “karizmatik liderin” öne çıkarıldığı ve sosyal medyanın etkili kullanıldığı kampanyalara iyi birer örnekti. Aday olamasa da Bernie Sanders’ın 2020 ön seçimindeki kampanyasını çok yaratıcı, taban örgütlenmesini çok başarılı bulmuştum. Birleşik Krallık’taki Brexit kampanyası da aynı amaç için farklı kitlelerin farklı şekillerde nasıl ikna edilebileceğine örnek oldu.

Şili’de 2021’deki Gabriel Boric kampanyası ya da Brezilya’da Lula da Silva’nın bugünlerde Bolsonaro’ya karşı yürüttüğü kampanya değişim arzulayan hareketler için feyz alınası siyasal iletişim örnekleri diye düşünüyorum.

“Var olanı muhafaza etme” arzusundakiler içinse Almanya’yı Merkel sonrasına taşımak üzere seçilen sosyal demokrat Olaf Scholz’un neredeyse Merkel’in partisinden daha Merkelci olan sakin tonlu kampanyası ilgi çekici olabilir.

Teknoloji haber alma hatta boş zaman geçirme alışkanlıklarımızı sürekli dönüştürüyor. Siyasal iletişimcilerin bu dönüşümü sürekli analiz etmesi gerekiyor ki doğru hedefleme yapılabilsin, taban harekete geçirilebilsin ve karşı taraftan gelen karalamalar yayılmadan doğru mecrada önü alınabilsin. Siyasilerin teknolojiyi daha ulaşılabilir ve şeffaf olmak için kullanabileceğini ve bunu yapan siyasilerin daha samimi bulunacağını da düşünüyorum.

Öte yandan teknolojik gelişmeler, siyasileri ve toplumsal kesimleri yankı odalarına hapsedebiliyor ya da komik durumlara düşürebiliyor. TikTok’ta tüp tokatlamanın kimseyi oy vermeye ikna edeceğini düşünmüyorum ancak Türkiye’de TikTok’un Twitter’ın iki katından fazla kullanıcısı var. Yani dijitalde sadece Twitter’a odaklanan bir siyasal iletişim çalışmasının da yayılma şansı yok.

Bartu Özden

Aposto Şef Politika Editörü

 

 

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 125. sayısında yayımlanmıştır.

Senin için
Tümünü göster
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu: “Türkiye bölgesel bir üs…

T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Türkiye’nin sunduğu yatırım fırsatlarını küresel iş...