artwork

Markalı içerikten beklenti büyük mü?

8 yıl önce

0

Campaign US ve PRWeek’in düzenlediği Brand Film Festival’in jüri başkanı PJ Pereira’ya göre sektörde üretilen işleri en iyi filmlerle kıyaslamak doğal ama yanlış bir refleks.

Cannes, Fransa 2013. Kameranın karşısında Film Lions jüri başkanı Sir John Hegarty var. Muhabir soruyor: “Bu yılın Film Grand Prix’sini kazanan ‘The Beauty Inside’ aynı zamanda Markalı İçerik ve Eğlence Grand Prix’sini de kazandı. Sizce bu iş, ‘Game of Thrones’ gibi bir yapımla yarışabilir mi?” Hegarty’nin cevabı nettir: “Kesinlikle hayır.”

Bu röportajdan bir yıl sonra Hegarty ile bir başka jüride karşılaştık. Onunla The Beauty Inside için Pereira&O’dell’e büyük ödülü vermeden önce tanıştığımızı söyledim. Büyük ve neredeyse masum bir kahkahayla bana röportajın öyküsünü anlattı. Biraz garip olabilir ama kendisiyle tamamen aynı fikirdeyim.

Ödülsüzlüğün moral bozukluğu

İki yıl üst üste Markalı İçerik ve Eğlence dalında Grand Prix verilmedi. Bu da kafa karışıklığı ve moral bozukluğuna yol açtı. Daha yeni yol almaya başladığımız bir konuda çöküş içinde miydik? İki kategorinin jüri başkanları “Grand Prix standartlarında bir iş yoktu” diye açıklama yaptılar. İşte sorun da burada: “Standartlar”.

İki yıl üst üste Markalı İçerik ve Eğlence dalında Grand Prix verilmemesi böylesi genç ve kırılgan bir sektör için hassas bir karar. Ama aynı zamanda mükemmel fikir için efsanevi standartlar oluşturmanın karmaşıklığını da ortaya koyuyor. Sektörler gelişirler ve genelde ileri doğru sıçramak için bilinirliklerini, itibarlarını kullanırlar. 2000 yılının Cyber Grand Prix’sini bu yılkiyle kıyaslarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Fikirler gelişir ve olgunluğa giden her adımda bilinirliğe ihtiyaçları vardır. “Ama interaktif, teknolojiyle alakalı” diyebilirsiniz. O zaman sessiz sinema dönemindeki herhangi bir filmi “Birdman” ya da “The Revenant” ile eşleştirmeye çalışın. Zor, özellikle de bugünün dünyasının gözüyle bakarsanız. Tabii ki Chaplin filmleri ya da asi “The Artist”i sayabilirsiniz ama eğer her bir prodüksiyonun gerçekleştirildiği zamanı göz önüne almazsanız şimdinin mükemmel işlerine denk bir iş bulamazsınız.

Neyle neyi kıyaslıyoruz?

Bu tartışmadaki tuzak şu: Belli bir zaman periyodu içine sıkıştırılmış durumların görülüp anlaşılması daha kolaydır ama aynı zamanlarda iki farklı ortamı düşünüp ona göre bir kıyaslama yapmak daha zordur. Örneğin “The Beauty Inside” hala en iyi işlerden biri olarak beni heyecanlandırmaya devam ediyor. Ama Sir John Hegarty’nin de dediği gibi, mükemmel değil. “Game of Thrones” ya da “Star Wars” ile rekabet edemez. Ama siz yine de bunları karşılaştıracaksınız çünkü beğendiğiniz filmleri ve şovları markalı içerikle karşılaştırmak neredeyse doğal bir refleks. Hepsi aynı zamanda ortay çıktı ve koşulları da aynı görünüyor.

Ama bu doğru değil. Biri on yıllarca tecrübeye sahip, gelişmiş bir ekosistemi, kendi kendine yetebilen bir ekonomisi olan ve pek çok teknolojik devrimin gerçekleştiği bir endüstrinin ürünü. Diğeri ise tüketicilerin rahatsız edilmek istemediklerini ve marka-eğlence arasında doğru bir denge aradıklarını yeni keşfeden bir grup öncünün ürünü. Markalı içerik ve “markasız” kardeşleri aynı zamanda içinde rekabet ettikleri için ortak bir zemin, adil bir karşılaştırma yöntemi bulunmalı.

Harcanan zamandan memnun olmak

Ajanslardan, eğlence sektöründen insanların ve pazarlamacıların olduğu pek çok jüride yer almış biri olarak bunun yapılabileceğine inanmak istiyorum. Bu ancak markalı içeriğe, markaların diğer prodüksiyonları ve TV’de, sinemada, radyoda, internette her gün karşılaştığımız işler çerçevesinde bakarsak olabilir. Eğer bir jüri hepsine bakıp birinin bu fikirle zaman geçirmek isteyebileceğini hissederse bu iyi bir başlangıçtır. İzleyici içeriği izledikten sonra (ya da okuduktan, oynadıktan, deneyimledikten sonra) hala ona harcadığı zamandan memnunsa o zaman büyük bir başarı elde etmişizdir.

Bundan sonra yapacağımız şey, her yıl aralarından en iyilerini seçmek olacaktır. Sonuçta eğer eğlence sektöründekiler gibi olmak istiyorsak bunu tam yapalım. Hiçbir Oscar töreninde şu cümleyi duyamazsınız: “Ve Oscar’ı kazanan… hiç kimse”. Ne olursa olsun; en iyi aktörler, aktrisler, en iyi film ya da yönetmenler geçen seneki kadar iyi olmasa bile her zaman bir kazanan vardır. Akademi’den daha zorlayıcı olmaya çalışmak bizi sadece kibirli yapar.

 

PJ Pereira     

Brand Film Festival Jüri Başkanı

 

 

*Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Haziran 2016 sayısında yayınlanmıştır.

 

 

Senin için
Tümünü göster
BOM Karting Takımı Yeni Genç Pilotlarını Tanıttı

Borusan Otomotiv Motorsport (BOM) Karting Takımı, 2024 Türkiye Karting Şampiyonası...

Yeni Volkswagen Tiguan Satışa Sunuldu

2007’den bu yana 7.6 milyonun üzerindeki satış adediyle 2018’den günümüze...

Yeni Renault Captur’un Dünya Lansmanı Gerçekleşti

İçten yanmalı ve hibrit motor seçenekleriyle tanıtılan yeni Renault Captur...