artwork

Markalar finansal raporlarına sürdürülebilirliği de eklemeli

11 yıl önce

0

Her yıl veya her dönem sonunda şirketler, finansal performansları hakkında bilgi veren yıllık raporlarını açıklar. Bu şirketlerin paydaşlarının beklentilerini karşılar ama tam anlamıyla değil. Günümüzde iletişim, şeffaflıkla eşit formata gelmiştir. Daha da önemlisi, günümüzde paydaşlar, yani özellikle tüketiciler şirketlerin finansal performansı hakkında bilgiye erişmekten ötesinde doğa ve sosyal konularda attıkları adımlar hakkında da detaylı bilgiye sahip olmayı istemekteler.

Sürdürülebilirlik konusunda global ölçekte otorite olarak kabul edilen GRI Yönetim Kurulu Başkanı Mervyn E. King’in bu noktada bir çözüm önerisi bulunuyor. King’e göre, şirketler finansal raporlarına sürdürülebilirlik performanslarını da katarak entegre raporlar oluşturmaya başlamalı. Mervyn King konu hakkında sorularımızı cevapladı:

Şirketler neden sürdürülebilirlik raporu yayınlamalı?

Şirketler toplumdan ayrı değillerdir ve toplumların birer parçasıdırlar. Şirketler, paydaşlarıyla sürekli olarak etkileşim halinde olmalıdır. Paydaşlarının meşru ihtiyaçlarını, çıkarları ve gereksinimlerini belli bir sistem dâhilinde öğrenmeleri ve karşılamak için stratejilerini kurgulamaları gerekmektedir.

Sürdürülebilirlik aslında, bir içecek üreticisi için suyun arz ettiği önem gibi tanımlanabilir. Sürdürülebilirlik raporunun bir önemi daha vardır. Okuyan kişi yani paydaş, yani tüketici söz konusu şirket veya markanın değer yaratmak için uzun soluklu bir çaba içinde olduğunu görür. Bu da elbette şirkete pozitif yansır.

Entegre raporlama standartlarından ve amaçlarından bahsedebilir misiniz?

Başlangıç olarak entegre raporun açık, net ve anlaşılabilir bir dili olması gerektiğine inanıyorum. Rapor, sadece yüksek eğitim seviyesine sahip olan kişiler veya raporu yayınlayan şirkete kaynak aktaran varlıklı aileler tarafından değil, sokaktaki her birey tarafından kolayca okunabilmeli ve anlaşılabilmeli…

Günümüzde finansal kaynakların önemli bir bölümünü, emeklilik fonları aracılığıyla sade vatandaşlar yaratmaktadır. Dolayısıyla fonun bir parçası ve aynı zamanda bir tüketici olan sade vatandaş, paydaşı oldukları şirketin sürdürülebilir iş modellerine yatırım yaptığını kavrayabilmeli.

Sizce, GRI ve Entegre Raporlama arasında temel farklılıklar nelerdir?

Açıkçası, GRI sürdürülebilirlik raporlamasına net kriter ve standartlar sunarken, entegre yaklaşımın net standart sunduğunu söylemek pek doğru olmaz. Entegre yaklaşım sadece bir çerçeve sunar; olması gereken içerikler ve yazım dilinin nasıl kullanılması gerektiği konusunda yönlendirmeler yapar. Böylece finansal ve finansal olmayan konuların birbirini nasıl etkilediğini vurgular ve uzun vadeye yayılan sürdürülebilirlik stratejisine nasıl bağlı kalındığının altını çizer.

Türkiye’de son dönemde sürdürülebilirlik konusunda yaşanan değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

2006 yılından bu yana Türkiye’de birçok toplantı ve etkinlikte yer aldım. Kuşkusuz, sürdürülebilirlik konusunda farkındalığın ciddi şekilde arttığını gözlemliyorum. Sürdürülebilirliğin sadece itibar çalışması olarak görülmediğini ve şirketlerin gerçekten performanslarını artırmak ve geleceğe dair “iyi işler” yapmak için kendilerini geliştirdiklerini görmek gerçekten mutluluk verici…

Sürdürülebilirlik raporu hazırlamak için girişimde bulunan şirket veya kurumlara tavsiyeleriniz nelerdir?

Öncelikle paydaşların çıkar, ihtiyaç ve beklentileri konusunda yönetim kurulunun ortak bir akıl oluşturması gerekiyor. Ardından söz konusu şirketin iş alanıyla ilgili olan sürdürülebilirlik konularını belirlemek ve işin itici gücünü merkezde tutmak gerekiyor. Son olarak, sürdürülebilirlik yaklaşımının şirketin uzun vadeli stratejisine nasıl uyumlu hale getirileceğinin yollarının bulunması gerekiyor.

Şirketler veya markalar, sürdürülebilirlik konusunda nasıl rol model olabilirler?

Bence şirketler attıkları her adımla artık topluma iyi veya kötü örnek oluyorlar. Çağımızda şirketler veya markalar “örnek kurum” olma zorunluğu taşıyor. Aksi takdirde önce paydaşlar yani tüketiciler daha sonra ise sivil toplum tarafından dışlanıyorlar. Sivil toplum, artık kar uğruna insan haklarından ödün veren veya doğaya zarar veren şirketleri kabul etmiyor. Greenpeace’in KitKat kampanyası bunun en iyi örneklerinden birini oluşturuyor.

Şirketler artık sadece mali/finansal konuları baz alarak hareket etmemeli. Günümüzde her şirket 6 kaynak kullanır: Finansal, üretim bazlı, insan, doğal, entelektüel ve sosyal kaynaklar.

Şirketlerin fonksiyonlarını ilgilendiren tüm bu kaynaklar ilişkilidir ve birbirlerinden bağımsız hareket edemezler. Dolayısıyla şirket yönetimlerinin strateji geliştirirken entegre düşünce yapısına sahip olmaları gerekmektedir.

Tina Ly / Mazars Denge, Danışman 

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Nisan 2013 sayısında yayınlanmıştır.