Kusurlu bir aklın itirafları

12 yıl önce

0

Hatalarımızın üstünü örtmek, kendimizi olduğumuzdan daha güçlü göstermek toplumsal kültürümüzün “Türk misafirperverliği(!)” kadar en temel öğeleri arasında yer alır… Bu listeyi kolayca daha da uzatabiliriz. Yukarıda sıraladığım yaklaşımlar ne işe yarar? Sahte katmanlar, sahte ilişkiler ve sahte dünyalar yaratmanın dışında hiçbir işe yaramaz… Sonunda sistem “error” verir ve içinde sahte unsurlar olan herşey çöker.

Kapak konumuzda işlediğimiz gibi dönem artık, hataları ve kusurları gizlemek yerine samimice kabul edilmesinin alkışlandığı “flawsome markaların” dönemidir.

Campaign Türkiye olarak markaların, kampanyaların, stratejilerin, uygulamaların, performansların, yaklaşımların hem pozitif yanlarını hem de negatif yanlarını yayınlıyoruz. İçeriğimizle, birey veya markalara ilham vermeyi ve eğer varsa kusurlarını görmelerini sağlamayı amaçlıyoruz.

Peki bizim hiç mi kusurumuz yok? Elbette var… Yayın hayatımızın ilk 4 ayında yaptığımız hataların başında şunlar yer alıyor:

– Birincisi sayfalarımzda bol bol yazım hatalarna imza atıyoruz.

– Müşteri ilişkileri yönetimi sistemimizi bir türlü tam işler hale getiremedik.

– Kimi zaman dergi gönderimimiz gecikiyor.

– Gelen mail ve telefonlara geri dönüş yapmakta yavaş kalıyoruz. (Özellikle arayan PR firmaları ise… Eski kötü alışkanlıklarımızdan biri, hepinizden özür dilerim.)

– Bir haber hazırlarken, kimi zaman konunun bazı yetkin isimlerine yer vermeyi atlıyoruz.

Bu listeyi de kolayca uzatabiliriz… Sadece kusurlarımızı “flawsome” yaklaşımıyla sıralayarak, “Hatalarımızla sevin bizi” demekle sınırlı kalmayı da doğru bulmuyoruz. Kusurlarımızı gidermek için hangi çabaları sarf etmemiz gerektiğinin farkındayız. Kısacası sizlere daha iyi içeriği zaman içinde daha iyi bir şekilde sunmak için uğraş veriyoruz. Fark ettiğiniz kusurlarımızı veya sevmediğiniz özelliklerimizi bize iletmekten çekinmeyin. Ve elbette takipte kalın…

Keyifli okumalar

Tolga Tuna
Campaign Türkiye Genel Yayın Yönetmeni
tolga@campaigntr.com

[arrowlist]

  • Bu yazı Campaign Türkiye’nin Mayıs sayısında yayınlanmıştır.

[/arrowlist]