artwork

Keşke Ben Yapsaydım: Efe Tatlıcı

5 yıl önce

0

84. sayımızda Keşke Ben Yapsaydım diyen isim Blab’dan Reklam Yazarı Efe Tatlıcı oldu.

Bir kampanyaya “keşke ben yapsaydım” demem için o işe ilk görüşte aşık olmam yeterli oluyor. Yıldırım aşkıyla tutulduğum reklamlarda fikrin bana geçtiği ilk andan itibaren vazopressin, oksitosin ve dopamin salgılamaya başlıyor, 10 dakika boyunca başka hiçbir şey düşünemiyorum. Bir reklam şıpsevdisi olarak bu hormon patlamasını sık sık yaşıyor olsam da “ah be keşke ben yapsaydım” dediğim işlerin başında Nike’ın 2010 Dünya Kupası için hazırladığı “Write The Future” reklamı geliyor.

Kampanya basit ve turnuvanın heyecanını kılçıksız bir şekilde anlatan içgörü üzerine kurulu; maçta yaptığın her şey sadece 90 dakikayı değil, geleceğini, fanlarını, ülkeni hatta ekonomiyi bile etkiler.

Reklamda fikir Rooney, Ronaldinho, Ronaldo gibi elit futbolcular üzerinden anlatılırken Kobe, Homer Simpson ve Federer gibi sürpriz isimler de anlatıma tuz biber ekiyor.

Reklamda Rooney’nin 90’da kaptırdığı topla kariyeri bitiyor, İngiltere ekonomisi çöküyor. Geri dönüp topu kazanmasıyla Sir ünvanı alıyor, Federer’i ping pong’da tek elle yeniyor. Ronaldinho’nun çalımı Kobe’nin sayı sevincine konu olurken, Ronaldo dribling’iyle The Simpsons dizisinin konuğu oluyor. 3.5 dakika süren ve Innaritu’nun tempoyu bir saniye bile düşürmeyen yönetmenliğiyle bu reklam o güne kadar en çok view almış online reklam oluyor ve sponsoru olmadığı turnuvada şovu Adidas’tan zekice çalıyor.

Bana “ahh be keşke ben yapsaydım” dedirtmesinin en büyük sebebi ise bu içgörülerin Türk versiyonlarını birebir yaşamış olmamdı. 2002 Dünya Kupası’yla hayatımıza giren Ümit Davala saç modeli ve o modeli yaptırma gafletinde bulunan kuzenim, kuzenlerimiz, Hasan Şaş kolyesi gelmiştir diye bağıran seyyarlar ve İlhan Mansız çalımını yüzlerce kez deneyen bizler aklıma geldikçe keşke ben yapsaydım diyor ve bu filmin önünde saygıyla eğiliyorum.

Marka: Nike

Ajans: Wieden & Kennedy-Amsterdam

Kampanya: Write The Future

Yayın Dönemi: 2010

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 84. sayısında yayımlandı.