artwork

Keşif: Meltem Şahin

5 yıl önce

0

84. sayımızın Keşif sayfalarının konuğu İllüstratör/ Animasyon Yapımcısı Meltem Şahin oldu.

Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım bölümü mezunu Meltem Şahin eserlerinde felsefe ve doğu-batı senzetini eserlerinin merkezinde tutuyor. Fulbright bursuyla gittiği Maryland Institue College of Art (MICA)’da illüstrasyon üzerine master yapan Şahin dijital olarak da çalışmalarını geliştirdi. Artırılmış gerçeklik, animasyon, heykel, illüstrasyon gibi farklı sanat alanlarında da çalışmalar gerçekleştiriyor.

 

Meltem Şahin kimdir? Kendinizden bahsederek neler yaptığını anlatır mısınız?

Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünden mezun olduktan sonra, Sabitfikir, Bantmag ve Trendsetter gibi dergilere 1-2 yıl kadar illüstrasyon işleri yaptım. 2013 yılında, işlerim Dünya’nın en büyük çocuk kitapları fuarlarından, “Bologna Çocuk Kitapları Fuarı’nın” yıllığına seçildi. Can Yayınları için kitaplar resimledim. Daha sonrasında Fulbright bursuyla gittiğim Maryland Institute College of Art (MICA)’da illüstrasyon üzerine master yaptım. Orada okuduğum bölümün tam adı “Illustration Practice.” Master’da illüstrasyonun sadece iki boyutta var olmadığını, giflerin, kinetik heykellerin, oyuncakların da bu pratiğin içerisinde kaldığını öğrendim. 2015 yılında ise bu yeni yönelimim robotik ve Arduino ile ilgili olan araştırmalarımdan dolayı MICA’in master öğrencileri icin olan Araştırma ve Geliştirme bağışını aldım. Oraya çocuk kitabı illüstratörü olarak gidip, yeni medya işlere meraklı, tasarım ve bilimin kesişimlerinden keyif alan daha güçlü bir birey olarak geri döndüm.

Döndükten sonra ilk kisisel sergim “Negative Pleasure”i Mixer’de açtım.  2017 yılında PMS konulu sadece kadın sanatçılardan oluşan, artırılmış gerçeklik sergisinin küratörlüğünü yaptım. Calling Mag için yaptığım “Food Porn” adlı illüstrasyon American Illustration’ın 2017 yıllığına seçildi. “O halde” adlı artırılmış gerçeklikli heykellerim Contemporary Istanbul’da sergilendi. Yine 2017’ Digi.logue ve British Council iş birliğiyle gerçekleşen Zorlu PSM’deki “Across the Line” sergisine Deniz Derbent, Hazal Döleneken, Ufuk Barış Mutlu ve Ege Selçuk ile No. 8 adlı işimizle katıldık. Bu yıl Contemporary Istanbul’un da aralarında bulunduğu 5 farklı sergide çalışmalarımı sergiledim. Ekim ayında Soundports Festivali kapsamında Bomontiada’da PMS sergisinin yeni sanatçılar ve işler eklenmiş versiyonunun yine küratörlüğünü yaptım. Son olarak, 2017’nin Ağustos ayından itibaren Erdinç Akkaya ve Buğra Çelik ile birlikte literatürde bite-sized learning olarak adlandırılan, kullanıcıların kişiselleştirilmiş hap boyutunda içerikleri kısa sürede bitirebilecekleri bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Ben de bu süreçte hem eğitimci kimliğimle Erdinç ile birlikte platformun ana temasını oluşturuyorum, hem de web sitesinin ve mobil uygulamanın tasarımlarını yapıyorum.

Çalışmalarınızda ilham aldığınız unsurlar nelerdir?

Lisede Plato’larla, Schopenhaur’larla başlayan felsefe merakım, Bilkent Üniversitesi’nde aldığım sanat felsefesi derslerinde yoğunlaştı. Daha sonrasında master’a başladığımda felsefeyi sanatıma dahil etmeye başladım. Günümüzde felsefe sadece belli bir kesime hitap eden, toplumdan, insandan uzak bir ilkeler bütünü olarak görülüyor. Ben de bu karmaşık olarak görülen fikirleri çocuklarla özdeşleştirilen animasyonlarla, oyuncaklarla anlatarak bu kontrast üzerinden uzaklığı kırmak istedim. Bu benim için bir dönüm noktası oldu ve felsefe benim için teorik pasif bir beslenmeye ek olarak, sanatsal pratiğimin bir parçası haline geldi.

Onun dışında, Türkiye’de yetişen bir sanatçı olarak, kusurlu ve geçici olan güzelliği anan Doğu kültürü ile birlikte Batı kültürünün idealize edilmiş güzelliğini gözlemliyorum. Çocukluğumdan beri doğu kültürüyle, evrenin tuhaflığı, ayrıntılarının güzelliği ve geçen zamanının melankolisi ile ilgilendim. İmgelerimle, bireyleri kendi varoluşlarından yabancılaştıran gerçek hayatın varsayımlarını taklit eden bir model yaratmaya çalışmak yerine, belirli bir ırk, sosyal statüye dahil olmayan insancıl, güzelliğin niteleyici özelliklerinden uzak, seks-pozitif tutum içerisindeki figürler oluşturmaya çalışıyorum.

Artırılmış gerçeklik, animasyon, heykel, illüstrasyon gibi birçok disiplinde çalışmalar yürütüyorsunuz. Sizi en çok ifade eden dal hangisi?

Amerika’da okuduğum bölümün tam adı “Illustration Practice.” İllüstrasyonun sadece iki boyutta varolmadığını, yaptığım giflerin de, kinetik heykellerin de, oyuncakların da bu pratiğin içerisinde kaldığını düşünüyorum. Kullandığım teknik, materyal değişse de, işlerim aynı evrende varolan belli bir ırka, sosyal statüye sahip olmayan, güzelliğin niteleyici özelliklerinden uzak, seks-pozitif tutum içerisindeki karakterlerden oluşuyor.

Farklı alanlarda iş yapmak, bunları yapabilmek için bir şeyler öğrenmek, tekniğin doğasından doğan kısıtlamalar ve özgürlükler bana büyük keyif veriyor. Dolayısıyla sonrasında da spesifik bir türden ziyade, farklı türler arasında gezinebilmenin beni ve işlerimi beslediğini düşünüyorum.

Hangi sanatçıları takip ediyorsunuz?

Sanırım görsel sanatlardan ziyade, beni her zaman edebiyat, felsefe gibi yazılı sanat formları etkilemiştir. Hegel, şiir, yazılı metin için sanatların en özgürü” ifadesini kullanmıştır. Bu kodlamalardan, sembollerden oluşan özgürlük zihnimdeki yansımalarıyla her geçen gün bana zevk vermeye devam ediyor. O yüzden görsel sanatçıları değil de düşünürleri ve yazarları takip ediyorum diyebilirim.

Ağırlıklı olarak hangi alanlarda workshoplar gerçekleştiriyorsunuz?

En çok animasyonla ilgili atölyeler veriyorum. Bu alanda 5 farklı konuda verdigim atölyelerim var. Bunun icinde daha tekniğe dayalı photoshop animasyon ve mono-print animasyon gibi atölyeler varken, bir de animasyon mantığına dayanan katılımcılarla optik oyuncak yaptığımız taumatrope atölyesi var. Bunlardan sanırım en çok verdigim “Animasyon 101- Gif Yaratma Atölyesi.” En son Design Week’te bu workshopu Istanbul’un simgeleri üzerinden verdim. Katılımcılarla birlikte herkesin bireysel katkısının olduğu İstanbul’a dair kolektif tek bir gif oluşturduk.

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye’nin 84. sayısında yayımlandı.