VMLY&R copywriter’ı Orçun Saban “kahramanın kim?” sorusuna yanıt arıyor: “Üzerinde siyah bir tişört, kafasında siyah bir şapka ve arkada da Winamp’ın çalma listelerinde ilk sıralardan hiç düşmeyen o efsanevi şarkı. Sentello! İşte kahramanım karşımda. Peki kim bu adam?”
“Kahramanın kim?” sorusunu duyunca kahramanımı bulmak çok uzun sürecek sandım ama bu düşünceyle boğuşmaya kendimi hazırlarken daha 10. saniyede gözümün önünde bir silüet belirdi. Bir adam… Üzerinde siyah bir tişört, kafasında siyah bir şapka ve arkada da Winamp’ın çalma listelerinde ilk sıralardan hiç düşmeyen o efsanevi şarkı. Sentello! İşte kahramanım karşımda. Peki kim bu adam? İnternet Kafeci Gürcan Abi… Evet tekrar ediyorum İnternet Kafeci Gürcan Abi. Ne yani illa kahramanların tayt giyip göğsünde de havalı bir logo mu taşıması gerekir? Konu logoysa Gürcan Abi’nin kafesinin de logosu vardı hem de Matrix fontlarından. 2000’ler için çok havalı bence.
Peki kim bu Gürcan Abi? 2000’lerin başında, annemin çalıştığı yerin birkaç mahalle ilerisinde bir internet kafenin sahibiydi kendisi. Malum ben de o zamanlar sabah okula, okuldan çıkınca da dükkana annesinin yanına giden 1 metreyi biraz geçmiş bir çocuğum. Sürekli dükkanda olduğum için pek fazla sosyalleşecek bir alanım da olmuyordu. Bu yüzden de çok fazla sıkılırdım ve sıkılmak benim için çocukluğumda da şimdi de ölüm gibi bir şey. Sıkılırsam üzülürüm.
İşte tam bu çocukluğumun sıkılma dönemlerinde Gürcan Abi’nin kafesini keşfettim. Bir gittim, iki gittim, üç gittim, dört, beş, altı derken bayağı benim ikinci evim oldu burası.
Klasik internet kafelerin aksine burada öyle her kafede oynanan oyunlar oynanmıyordu. Gürcan Abi nerede böyle ileride sükse yapacak oyunlar varsa onları kovalar, daha beta testinde getirir bize oynatırdı. Hatta bir gün tüm kafenin oynadığı bir oyun piyasadan çekildiğini duyurdu.
İşte böyle biri Gürcan Abi. İşini çok severek yapan, çocukla çocuk olan, “Yeter ki siz sıkılmayın, üzülmeyin. Buraya eğlenmeye geliyorsunuz, sonuna kadar eğleneceksiniz.” diyen bir abi. Benim kahramanım kendisi. Belki beni yüksek bir binadan düşerken kurtarmadı, hayatlara yön verecek kallavi bir söz söylemedi ama beni çocukluğumda en sevmediğim şeyden, sıkılmaktan kurtardı.
Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 123. sayısında yayımlandı.