artwork

Kahramanlar: Adrian Tomine

7 yıl önce

0

Japon asıllı bir aileden gelen Amerikalı çizer Adrian Tomine’yi meslektaşı olan illüstratör Berat Pekmezci anlatıyor.

Taytlı süper kahramanların, Dünya’yı taytsız süper yaratıklardan kurtardığı çizgi romanları okuyarak büyüdüm.  Sıradan insanların arasında yaşayıp özel yeteneklere sahip olduğunu gizleyen, ama zor durumda birini gördüklerindeyse bulabildikleri en renkli dar kıyafetlerle ordan oraya zıplayarak tanımadığı etmediği insanları canı pahasına kurtaran insanların hikayeleriydi bunlar. Hem de Amerikan çizgi romanının nitelik olarak en dibi gördüğü 90’lı yıllarda okudum. Dev lazer silahlardan, içinde ne olduğu muallak keseli kemerlerden ve anatomi terk vücutlu adamlardan konuyu anlayamaz haldeydim.

Derken 2003’ün sıcak bir yaz gününde Gerekli Şeyler’in 1 liralık fasiküller rafında yine bu kaslı çizgi romanlara bakınırken Optic Nerve’ün 8. sayısına denk geldim. Ortasında Amerikan kolej fontuyla yazılı kocaman 8 ve bir lisenin boş bahçesinden, koridorundan, odalarından kareler vardı. Kapağın sakinliğine dayanamayıp hayatımda harcadığım en iyi 1 liranın karşılığında bu fasikülü aldım.

O güne kadar Amerikan süper kahraman çizgi romanları ve Red Kit, Asteriks gibi bir kaç frankofon dışında çizgi roman bilgim kısıtlıydı. Bugün baktığımızda Amerikan çizgi roman sektörü süper kahraman türünde bile oldukça nitelikli eserler çıkartıyor ama dediğim gibi 90’lar ana akım çizgi roman tarihin en dip noktasıydı ve daha Vertigo’yu bile keşfetmemiştim. Bize kahraman olarak sunulanlar ise radioaktif ışınları protein tozu niyetine içen adamlardı. Bu kısıtlı alanın dışında ise bağımsız çizgi romanlarda kahraman olmak için bir çabası olmayan çok daha farklı karakterlere, çizgilere, renklere yer  veren bir dünya vardı. Bu dünyaya ilk adımı da Adrian Tomine’nın Optic Nerve’ü ile yaptım. Bu adım sadece okur olarak yönümü değiştirmedi. Çizer olarak da ufkumu açtı.

Adrian Tomine, 1974 doğumlu Japon asıllı bir aileden gelen Amerikalı çizer. Optic Nerve de Tomine’nın 1991 yılından beri tek başına yazıp çizdiği bir çizgi roman serisi. Tomine, bu çizgi romanı lise yıllarında fanzin olarak yayımlarken Drawn and Quarterly yayınevinin dikkatini çekiyor ve 1994 yılından itibaren fasikül olarak yayımlanmaya başlıyor. Tomine, çizgi romanlarında kahraman olmak gibi bir iddiası olmayan sıradan insanların günlük sıkıntılarına, kendi başımıza her gün geldiği halde dikkat bile etmediğimiz ayrıntılara yoğunlaşan minimal hikayeler anlatıyor. Karakterlerinde ve hikayelerinde yapay gelen, endüstriyel diyebileceğimiz satış kaygılı enteresanlıklar bulamacına rastlayamazsınız.  Çizgi romanlarındaki gerçekçi ve takıntılı karakterlerini okuduğunuzda tanıdığınız birilerini, hatta kendinizi görmeniz çok olası.

Bebekken kalemi eline aldığı günden beri çizen biri olarak, o güne kadar okuduğum çizgi romanlar ve izlediğim çizgi filmler doğal olarak çizgi tarzımı çok etkilemişti. Ama lise yıllarında tanıştığım Tomine ile bağımsız çizgi romanların dünyasını keşfettikçe çizgim de değişmeye başladı.  Çizgi olarak Tomine, sadeliği, pastel renkleri ve aksiyondan çok duygu aktarımını ön plana çıkartan tarzıyla beni bugüne kadar en çok etkileyen çizer oldu. Tomine’ın çizgileri belki çoğu kişiye albenili gelmeyebilir. Ama onun amacı zaten göz boyamak değil, hikayelerini anlatmak.  Ardışık çizgi sanatlarında çizginin öncelikle hikayeye hizmet etmesi gerektiğine inanırım. Bu düşüncemin temelleri de Tomine’ın çizgi romanlarını ilk okumamla oluşmaya başladı. Eğer bir çizgi roman hikayeyi arka plana atıp, poster mantığında çizilmiş karelerden oluşuyorsa bilin ki çizerin ego tatminine maruz kalıyorsunuz.

Tomine halen Optic Nerve’ün 17. sayısı üzerinde çalışmakta. Ayrıca çizgi romanlarının yanında uzun yıllardır The New Yorker ve Entertainment Weekly gibi dergilere yaptığı illüstrasyonlarla bir çizer olarak farklı mecralara için üretim yapmanın, hem kendini geliştirmek hem de daha fazla kişi tarafından tanınmak için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Adrian Tomine, kahramanları çizmeden de kahraman olabileceğine iyi bir örnek.

Berat Pekmezci

İllüstratör

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Haziran 2017 sayısında yayımlanmıştır.