Campaign Türkiye olarak yayın hayatımıza başladığımız Ocak 2012’de ilk cümlelerimiz “İz Bırakmak” olmuştu. Kendi adımıza hep iyi ve güzel izler bırakmaya çalıştık ve içinde bulunduğumuz endüstrinin de “iz bırakan” işlerini her daim takdir ettik.
62. Cannes Lions’da bir ilk yaşandı. Türkiye ilk Grand Prix’sini kazandı; en önemli ana kategorilerden birinde, üstelik 3179 başvuru arasından. Bu tesadüf müydü peki?
Hemen cevap vereyim; Hayır.
Grand Prix hikayesinin çok yakından tanıdığımız tüm taraflarının bu konuya nasıl önem verdiklerini baştan beri biliyoruz. Markanın CEO’sundan reklam ajansının başkanına, medya şirketinin müşteri süpervizöründen stajyerine bu hedefe kilitlenince, gerekli irade ve vizyon gösterilince, olması gereken bütçenin tahsis edilmesinden, case video’sunun üretimine, PR çalışmalarından akla gelen tüm detaylara kadar her şey mükemmelen hazırlandığında nelerin başarılabileceğinin somut bir örneğini yaşadık hep birlikte.
Cannes Lions’da alınan Grand Prix ülkemiz için bir ilk ama eminim bu örnek sektörün yaratıcılıktaki çıtasını çok daha yükseğe taşıyacak ve yenilerinin öncüsü olacak; bu nedenle ilk Grand Prix’yi çok önemsiyoruz.
Vodafone, Y&R Team Red ve Mindshare muhteşem bir işbirliği ile ülkemize bu ödülü getirerek büyük bir iz bıraktı.
Campaign Türkiye olarak ilk sayımızdan itibaren sektöre değer katmak ve “İz Bırakmak” misyonu ile hareket ettiğimiz için bu değerli dostlarımıza bir hediye vermek istedik; bu sayımızın kapağında ödülü ülkemize kazandıran bu değerli ekibe tek tek teşekkür ediyoruz.
Ödül töreni sırasında ve sonrası yaşananlara, tüm ajans ve markaların ödül sonrası kenetlenmesine, hep birlikte ödülü kutlamalarına şahit olmak bizler için gerçekten çok önemliydi.
Tebrikler Vodafone, Y&R Team Red ve Mindshare.
Sevgiler,
Ömer Erdem
Lift Content Factory Kurucusu
@omerdem
Bu yazı Campaign Türkiye’nin Temuz 2015 tarihli sayısında yayınlanmıştır.