artwork

“İlk Kristal Elma ödülüm”

11 yıl önce

0

Türkiye’nin ilk yaratıcılık yarışması Kristal Elma Türkiye Reklam Ödülleri 25. yaşını kutluyor. Geride kalan çeyrek asırda pek çok ödül sevincine şahit olduk. Bu sevinçlerden en anlamlıları şüphesiz ki ilk ödülünü kazanan reklamcılarınkiydi… Sektörden önemli reklam yaratıcılarına “İlk Kristal Elma ödülünüzü hatırlıyor musunuz?” diye sorduk.

Haluk Mesci – Birleşik Reklamcılar, Markom ve Klan Ajanslarının Kurucusu

Ben kendi ismim altında yani doğrudan hiç Kristal Elma almadım!

Elimi tam sürdüğüm ve Kristal Elma alan ender işlerde bile adım geçmedi. O işte çalışan arkadaşlarımız öndeydi.

Ama Markom Leo Burnett’in aldığı (yanılmıyorsam) ilk Kristal Elma’nın ilginç bir öyküsü var, onu anlatayım.

Kristal Elma alan ilk ve de tek farmasötik şirketi, Pfizer’dir, Kristal Elma’yı da Markom Leo Burnett’in yaptığı “Nöb. Anne” başlıklı ilanla almıştır. Fikirde ve özellikle de başlıkta ağır parmağım var. Kristal Elma’yı Pfizer ve Pfizer’e bakan Ahmet Kip (Art), Ahmet Tulgar (Yazı), Nejdet Sayın (Müşteri İlişkileri) ekibi almıştır. Unuttuğum ekip elemanı varsa affola.

O tarihten bu yana, bildiğim kadarıyla böyle bir Kristal Elma yoktur. Pfizer bile unutmuştur Kristal Elma’yı…

 

Oğuzhan Akay, Movida PlusMap – Kurucu

İlk Kristal Elma’mı tam hatırlamıyorum. 25 yıl önceydi:) Birkaç elma birden almıştım çünkü. Ama şunu söyleyebilirim. TRT’nin yarışmasından sonra sektörün düzenlediği ilk yarışmada hemen ödül ve ödüller almak çok güzeldi, çok değerliydi, çok etkileyiciydi. Oscar almış gibi hissediyordum.

Ve sanırım yeni reklamcı kuşağı olarak ‘altın çocuklar’ olduğumuzu düşünüyorduk hepimiz. Daha sonraki yıllarda sahnede Başkan Haluk Mesci’den Kristal Elma alırken verdiğim poz ruh halimi özetler:

Kristal Elma’yı başımın üstüne koymuştum. Giyom Tell’in hedefi (elmayı) 12’den vurmasına atıfta bulunmuştum ve bu elmanın başımın üstünde yeri var demek istemiştim. Ertesi gün tüm gazetelerdeydi fotoğraf.

 

Erdinc Mutlu, Grey İstanbul – Deputy Creative Director

İlk Kristal Elma’mı kazanmak, o sahneye çıkma ihtimalini düşündüğüm dakikalar sonunda işin adı okunduğunda herkesin sırtıma vurup beni sahneye itelemesinin ötesinde bir şeydi benim için.

Çünkü ilk Kristal Elma’mı kazandığım iş olan Beko Çamaşır Makinesi – Havuz reklamının brief’ini askerlik dönüşü çıktığım tatilden “işe başlayayım bir an önce” diye düşünüp, ajansa erken döndüğüm hafta almıştım. İşi yapayım diye bilmeden, istemeden peşinde koşup brief’i almış ve sonrasında ödülü kazanmış olmak çok kıymetliydi.

Bu iş, gecenin ilerleyen saatlerinde Film dalında büyük ödül kazandığındaysa ödülü veren Sayın Jeffi Medina’yı -biraz da samimiyet sınırını aşıp- sarılıp yanağından öptüğümü hatırlıyorum.

 

Kerem Özkut, Concept – Kreatif Direktör

Tam yılını hatırlamıyorum, biraz yaşlı olduğum için. 90’ların ortasıydı sanıyorum ve iş de BMW motosikletleri için bir basın ilanıydı…

İlk Kristal Elma’mı hala çok değer verdiğim abilerimin yanında, aslında biraz onlara yamanarak almıştım. Her şeyden önce o kadar yetenekli insanlardan oluşan bir grubun parçası olma duygusu çok güzeldi.

O gün kendimi onlardan biri gibi hissetmiş, bir an Tanrı katına çıkıp inmiş gibi olmuştum.

 

Alemşah Öztürk, 41?29! – Chief Happiness Officer

İlk Kristal Elma’m… Daha 41?29! yoktu, bir önceki şirketimdeydim. Dijital kategorisi ya yoktu ya da alt kategoriydi, hatırlamıyorum tam. Heyecanla iş göndermiştim. Sonra bekleyiş… Kimseyi de tanımıyorum jüriden, soramıyoruz da ne oldu diye. Heyecanla gittik ödül törenine. Bekliyoruz kategoriyi, yanımda kimse de yok, kimsenin aklında yok kazanabileceğimiz. Sonra birden ekranda bizim iş! Vaay demiştim, Kristal aldık!

O gece çok mutlu uyumuştum. Ama asıl heyecan, 41?29! kurulup, 3 ay sonra ilk Kristal Elma’sını alınca olmuştu! Daha yeni kurulan bir şirket olarak bu kadar hızlı başlamayı beklememiştik… Bize çok büyük gaz vermişti devam etmemiz için!

 

Can Faga, Lowe İstanbul – Kreatif Direktör

Kristal Elma kazandığım ilk yıl ekip olarak çok büyük bir projeye imza atmıştık. Stajyer olduğum, kadrolu olmadığım için künyeye adım yazılmamıştı. O gün bugündür hala benim işim diyemem o işe. Hani olur da biri künyesine bakar ve adımı görmezse kötü duruma düşmeyeyim diye.

Valla ne yalan söyleyeyim, benim ilk Kristal Elma’m hiç sahibi olamadığım elmamdır. Mutluluktan çok üzüntü ve özgüven vermiştir.

 

Muzaffer Malkoç, iGOA –  Kreatif Direktör

1990’ların sonları 2000’li yılların başlarında, reklamın dijital tarafında olanların şikayet etti­ği şeylerin başında, ne kadar yaratıcı proje üretirlerse üretsinler hem müşteri hem de diğ­er ‘reklamcılar’ tarafından ancak “bilgisayardan anlayan çocuklar” muamelesi görmeleri gelirdi. A­ğzımızla kuş tutsak, Kaf Da­ğı’nın ardına geçsek de ‘reklamcı’ olarak kabul edilmezdik. Harika tasarımlarımızın grafik de­ğeri göz ardı edilir, metinlerimiz “neşeli çocuklar hehe” tepkileriyle daha ‘deneyimli’ yazarlara yeniden yazdırılır, konseptlerimiz “güzel ama”larla kuşa çevrilirdi. 7’den 70’e herkes işimize sonuna kadar müdahale hakkını kendinde görür, teknik işlerin dışında bir şey yapabilme ihtimalimizi sıfır kabul ederlerdi.  Ne de olsa biz aslında bilgisayarı iyi kullanan “bilgisayarcı çocuklar”dık, başkalarının mouse tutan eliydik, programcıydık, Windowscu’yduk. Kendi ulusal ve uluslararası yarışmalarımız vardı ödüller kazanırdık ama bunlar mühendislik fakültelerinden alınmış sertifikalar gibi görülür, reklam kariyerimizde ancak 0 puanlık artışlar yaratırdı.

Di­ğer tarafta Kristal Elma’nın taçlandırdığı “büyük” profesyonel reklam dünyası vardı. O ‘Elma’ dijitalcilere yasak meyveydi. Sonra bir gün baktık ki dijital için bir kategori açılmış. Ağlamaklı olduk. 2004 yılında 3 işimizle Kristal Elma’ya başvurduk. Başvurmak bile heyecanlıydı çünkü “bilgisayarcı çocuklar” hiper yaratıcı reklamcı cool dehaların kulübüne giriyorlardı. Çok çeşitli işlerimiz kabaca birkaç kategoriye indirgenmişti hatta do­ru söylemek gerekirse bu kategoriler dijital yaratıcılara hak ettiklerini vermek için değ­il, dünya ile aynı telden çalıyor görüntüsünü sağ­lamak için konulmuştu ama olsun, oradaydık, cennetteydik. Öyle ya da böyle ‘büyük reklamcılarla’ Elma’yı yiyip dünyaya gönderilecek ruhlar arasında, bizlerden birileri de olacaktı.

İlk Kristal Elma’mı, o sene, web sitelerine gönderdiğ­imiz 3 işle aldık. En iyi web sitesi birincilik, ikincilik ve üçüncülüğ­ü ödüllerini alıp kategoriyi kapattık. Bir gecede her şey de­ğişmedi elbette, ama yavaş yavaş herkesin bize bakışı değişti. Kristal Elma’sı olmak bizi başkalarının gözünde “daha yaratıcı”, “daha cool(!)”, “daha saygıde­ğer” yaptı. Ödül töreninden çıktıktan sonra kutlamak için Beyo­ğlu’na doğ­ru gidiyorduk. Arabanın ön koltuğ­unda oturuyordum ve ben bile kendimi eskisinden “daha” bi başka hissediyordum ve o “daha” hep iyi sıfatların önündeydi. O gün Miğ­ferdibi muharebesini kazanan Rohanlılar gibiydik,  bunun ufak bir zafer oldu­ğunu biliyor ama gelece­ğe başka bir gözle bakıyorduk.

Yıl 2013, ilk ödülün üzerinden 10 sene geçti ve artık her şeyin merkezinde dijital yani biz varız. Bu yüzden eskinin “bilgisayarcı çocukları” olarak başımız göğe erdi. Artık boyumuz di­ğer reklamcılardan en az 7 santim daha uzun üstelik biz hep daha komi­ğiz ayrıca kesinlikle daha zayıfız, giydiğ­imiz bize daha çok yakışıyor. Bizim tişörtlerimiz daha güzel, cep telefonlarımızla daha süper şeyler yapıyoruz, daha az Windowscu’yuz. Hatta bazılarımız su üstünde yürüyor, suyun altında 13 günden fazla kalabiliyor, yerçekimsiz ortamda 4 adımda fasulye çimlendirebiliyoruz. O kadar süper olduk.  Çok teşekkürler Kristal Elma, bugün yaşadığımızı taa o günden anlık da olsa hissettirebildiğ­i ve Türkiye’de dijitale saygı duyulması yönünde elimizi kuvvetlendirdiğ­i için.

 

İlker Zaharya, Büro – Kurucu Ortak

Hiç ilkler unutulur mu? Unutulabilir. Ben unuttum. Fakat daha 24 yaşındaydım. İlk Kristal Elma’mı almanın heyecanı ve yanında biraz da alkolün etkisiyle kutlamaya gittiğimiz mekanda kazandığımız ödülü unuttum. O akşam ne hissettiğimi hatırlamıyorum ama sabahında ödülü bulana kadar gerçekten çok zor anlar yaşadığımı hatırlıyorum. Bu arada ödül aldığımız işi tabii ki hatırlıyorum; Lassa’ya yaptığımız güzel bir ilandı.

Bir de geçen yıl var. BÜRO olarak katıldığımız ilk Kristal Elma’dan ödüllerle döndük. Benim için geçen yıl da çok heyecanlı ve unutulmazdı. Sonuçta o da bir ilk.

 

Uğur Çakır, McCann İstanbul – CCO

1993 yılında, Opel Vectra Sun için hazırladığımız bir basın ilanıyla ilk Kristal Elma’mı kazanmıştım. Opel’in piyasaya sunduğu sunroof’u olan bir model için hazırlanmıştı ilan. Başlığı “Bırak Güneş İçeri Girsin”di. O ilk Elma’dan sonra, ödül kazanan işlerimin ayrıntılarını bunun kadar net hatırlamıyorum.

O zaman daha 23 yaşında, 1 yıllık bir yazardım. Ödül açıklandığında dizlerim titremeye başladı. Sahneye giden platform, havuzun üzerinden geçiyordu. Kalkamadım. Ödülü almaya art direktörüm ve ustam Tuğrul Süer gitti. Oysa kalkıp gitsem, o sevinç, heyecan, diz titremesi ile havuza düşebilir ve mükemmel bir “ilk kristal elmam” hikayesine sahip olabilirdim. Kısmet!

 

Emrah Akay, Leo Burnett İstanbul – Kreatif Direktör

Bir zamanlar Türkiye’nin en büyük ajansı olan Cenajans Grey’deydim. Cenajans, Türk reklam sektörü pastasının neredeyse üçte ikisini kontrol ediyordu. Hacıosman’da şu anda bile hiçbir ajansın sahip olamadığı kuaförlü, fitness center’lı, sinema salonlu, solaryumlu, orman içinde barı kafesi olan binamızdaydık.

1996’da reklam yazarı olarak çalışmaya başladığım Cenajans, hak ettiğine çok inandığı bir kampanyaya “Kristal” verilmemesi nedeniyle artık yarışmaya katılmama kararı almıştı. Dolayısıyla ilk Kristal Elma’m biraz gecikmeli bir şekilde 2001’de geldi.

Bu dönem, ajansın sahibi Nail Keçili’nin Egebank davası nedeniyle apar topar hapse atıldığı, 28 Şubat’ın etkilerinin hâlâ devam ettiği bir dönemdi. Şubat ayında bir MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Başbakan Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığını fırlatmasıyla birlikte Türkiye çok ciddi bir ekonomik krize girmiş, borsa çökmüş, döviz fırlamıştı. Galiba hayatım boyunca gördüğüm en büyük ekonomik kriz de buydu.

İşte biz ajansın geleceğinin de çok belirsiz olduğu o dönemde, onca aradan sonra Kristal Elma’ya katılma kararı almıştık. Moral olur diye düşünüyorduk. Sadece iki gerçek filmle yarışmaya katıldık. İkisi de ödül aldı. Bunlardan biri benim Tansaş için yazdığım “Kimse kolay kazanmıyor” temalı filmdi. Abartı ve gösterişten son derece uzak bir biçimde tarihi Emek Sineması’nda yapılan törende sessiz sedasız çıkıp ödülümüzü aldık. Ardından şu anki dernek başkanımız Alper Üner’le birlikte Çiçek Pasajı’nın yolunu tuttuk. “Oh be” demiştim, “nihayet kendi ülkemizde de bi’ ödül alabildik!”

 

Burak Günsev, Wanda Digital – Managing Partner

Greenpeace Türkiye için Grey ile ortak hazırladığımız, çok mecralı kampanyalarda büyük ödül kazanan “Türkiye Soluklasın” kampanyası her açıdan unutulması mümkün olmayan bir ilk olmuştur. Bu projede amacımız insanları, Türkiye’de planlanan 47 kömür santraline karşı birleştirmek ve iklimi koruyan yerel politikalar geliştirilmesini sağlamaktı. Bu doğrultuda, 2009 yerel seçimlerinde Seyfi Solukal adlı sahte bir belediye başkanı yaratmıştık.

Seyfi Solukal, kötü bir web tasarımı, saf bir slogan ve gerçeklikten uzak vaatleri ile seçmenlerin ve başkan adaylarının ilgisini çekti. Daha sonra bir basın toplantısıyla, Solukal soyadının “Türkiye Nefes Alsın!” mesajına hizmet ettiği açıklandı. Seçmenler iklimi kurtarmak için harekete geçmeye, başkan adayları da termik santrallerin planlandığı bölgelerdeki iklimi korumaya çağrıldı. Sonuçta proje amacını gerçekleştirdi ve “Güneş İçin Belediye Başkanları” bildirgesini birçok adaya imzalattı ve onlarca kömür santralinin kurulmasını önledi.

 

Tuğbay Bilbay, Manajans JWT – CCO

Ben mesleğe usta reklamcı Hulusi Derici’nin yanında başladım. Kendisinin reklam yarışmalarına bakışı malum, uzun süre Kristal dahil yarışmalara iş göndermedim.

Bunun bir istisnası oldu o ilk 5 yıl içinde, o da Coca-Cola için yaptığımız Serinyer filmi. Kriz senesiydi. Tören şimdi ne yazık ki tarih olan Emek Sineması’nda yapılıyordu ve biz ajansı temsil eden iki kişi balkondaydık.

Kazanmıştık… Uzun yolu hızla alıp film ekrandan inmeden sahneye çıktık. Saygı duyduğunuz insanların emeğinize iltifat etmesi, onurlandırması çok güzel bir duygu. Sanki kalbim büyümüştü, sanki dünyanın en önemli adamıydım…

Şimdi kocaman olan kızım küçücüktü… Sabah bir elimde kızım, diğer elimde ilk Kristal Elma’m, fotoğrafım var. Gözlerimin altında halkalar, göbeğinde çalgılı türkülü bayramlar.

 

Ersel Serdarlı, Drive Dentsu İstanbul – Kreatif Direktör

Elma ağaçlarını uzaktan seyredip bahçesine dalamadığım, elma alamadığım bir çocukluk geçirdim. İki mesleki örgütlenmenin olduğu doksanlarda ben ödülleri boykot eden bir ajansta çalışmanın hüznünü her bahar yaşıyordum. Ta ki 2002’de yasağı delip, ilk başvurumuzu yapana dek…

Tansaş Tüketici Hakları için yazdığım seri filmler 3 ödül alınca hem çok şaşırmış hem de bir o kadar gururlanmıştım. Festivale ajansın yıllardır gösterdiği tavra karşılık, jüri ajansa tavır göstermemiş ve yaratıcılığımız ödüllendirilmişti. O ilk “yasak” elmanın tadı hala damağımdadır.

 

Burcu Sarar, V for Viral – Kurucu

Sahneye çıkarken yere kapaklanmıştım…  İlk Kristal Elma hatıram biraz talihsiz başlamıştı özetle.

Sanırım, dijital kategorisi açılalı iki yıl olmuştu. Alt kategoriler ise, nasıl desem, ziyadesiyle yetersizdi. İnternet reklamları (online) kategorisine üç iş sokup, ilk üçü kendi projelerimizle doldurarak çıkmıştık. Jr’lıktan yeni çıkmak üzere olan bir yazar için kategori kapatabildiğimiz bir ekiple çalışmak başlı başına bir fantastik bir hikayeydi zaten.

Hatta kutlamaya giderken Elma’yı arabada bırakmak yerine elimizde kupa gibi gezdirerek İstiklal’de yürürken sapını düşürmüş, gece de ne hikmetse dönüş yolunda tekrar buluvermiştim. Gençliğin ve kutlamada tüketilen içeceklerin de etkisiyle bunun bir işaret olduğuna çok inanmıştım hatta…

Yıllar içinde, her biriyle fena halde gurur duyduğum projelerle Kristal Elma kucaklama maceralarım oldu, hatta bir seferinde tekrar düştüm (evet, yaptım bunu). Dijital ise “nerd çocuklar” olmaktan çıktı, hatta bu yıl ilk kez hak ettiği ve olması gereken kategorizasyona kavuştu. Çok da iyi oldu, güzel oldu!

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Eylül 2013 sayısında yayınlanmıştır. 

 

 

Senin için
Tümünü göster
Netflix Türkiye’ye karşı ayaklanma

Aynı yüzler, aynı hikayeler, aynı kalemler…...