artwork

İletişim danışmanının ölümü (!)

11 yıl önce

0

O da masum bir “ıngaaa” ile dünyaya gelir. İyi bir koleje ya da devlet okuluna gider. Sosyal bilimler, işletme gibi bir alanda üniversitede okur. Bir PR ajansına girer. Fotokopi çeker, basın toplantılarında kayıt alır, LCV yapar, 5N+1K’yı öğrenir, bülten gönderir. Medya ilişkilerinde deneyim sahibi olur, eş dost edinir. İlişkilerini ve kalemini kuvvetlendirerek geçinir.

Bu tablo yıllardır ertelenmiş bir kariyer çizgisini özetler. Ancak bugün, bu çizgi yetmemektedir artık. Çünkü dünya da, Türkiye de değişmiş, rekabet kızışmış, müşteri beklentileri farklılaşmıştır. Dijital dünyada herkes her şeye ulaşabilmekte, “içerik” önem kazanmaktadır. Müşteri kendisini onun kadar iyi anlayacak, inovatif çözümler  ve strateji geliştirecek “uzman” ve “entelektüel derinliğe sahip” âkil insanlara ihtiyaç duymaktadır.  Öte yandan, ICCO’nun 2012 raporuna baz olan araştırmada kamu ilişkileri, dijital medya, kriz ve konu yönetiminde uzmanlaşma beklentisinin yanı sıra sıradan etkinlik yönetimi hizmetinin ise gözden düştüğüne işaret ediliyor. “Strateji” ise yine önemini koruyor, “para” ediyor…

Sonuç: Alışık olduğumuz, bildiğimiz “iletişim danışmanı” öldü… Peki, ya yenisi nasıl doğmalı ve yetişmeli? İngilizcesi çok iyi, Türkçesi mükemmel olmalı, kaleminden kan damlamalı. Tecrübeli, becerikli, enerjik olmalı, nerede nasıl davranacağını bilmeli. Meslekle ilgili okumak, dünyayı takip etmek yetmez, müşterisinin sektörünü, rakiplerini, önceliklerini bilmek durumunda. Genel kültürün ötesinde edebiyat klasiklerini, tarihi, toplumsal dönüşümleri, siyasi dünyayı, ekonomik göstergeleri, sinemayı, müziği, tiyatroyu, güzel sanatları, felsefeyi, psikolojiyi, sporu, evrende olup biten her şeyi bilmek zorunda. Bilmek yetmez, bugünün “katma değer üreten” danışmanı, bildiklerini uzman gözüyle süzgeçten geçirip, işinde ve müşterisi ile ilişkisinde doğru kullanmalı. Dünya görüşü olmalı, çeşitli dünya görüşlerini anlamalı ve takdir etmeli; mesleğini, müşterisini, hayatı okumalı, “derinlikli” fikir geliştirmeli.

İDA’ya düşen görev, sadece “kolaylaştırmak”; yani hizmet standartlarının yükseltilmesi, uzmanlaşma ve derinleşme için eğitimlerin iyileştirilmesi, rekabetin olgunlaşmasına altyapı hazırlanması, işbirliklerinin artırılması… Un, yağ, şeker, su ortada; helva yapma sırası ise gençlerde… Yaşasın yeni doğacak “iletişim danışmanı”…

Arın Saydam / İDA Başkan Vekili

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Şubat 2013 sayısında yayınlanmıştır.