artwork

İğneyi kendimize…

12 yıl önce

0

Sektörün meseleleri farklı ortamlarda tartışa duruluyor. Reyting operasyonları, konkurlar, çalışma koşullarının giderek kötüleşmesi, dijital paradigma; bir de kıyıda köşede kalmışlar, sıralamada yerini bulamamışlar var.

Campaign’in sektörün yapısal sorunlarına çok taraflı çözüm yolları aramak konusunda da misyon üstlenmesini umut ederim.

Yaratıcılığın en önemli girdisi, şüphesiz insan. Özgün, yaratıcı fikir üretimi, farklılaştırma yani mesleği var eden olgular buna dayalı. Hal böyleyken Türkiye’de uzmanlaşmış ajanslarda rastlantısal, belirli bir politikaya dayanmayan bir insan kaynağı yaklaşımı var. Bildiğim kadarıyla, İK departmanı olan ajans yok, İK yöneticisi atamış olan ajans sayısı da iki veya üç.

Yokluğun sonuçları sadece genç yeteneklerin yakınmaları, yıllara uzayan staj süreleri – staj prolonge – ile sınırlı değil.

Genç ve yaratıcı yetenekleri yersiz zamansız bir girişimcilik rüzgarında yitiriyoruz.

Bugün üniversitede okuyan, yaratıcı iddiası olan, biraz Mac’ten anlayan her Türk gencinin rüyası dijital ajans kurmak. Sisteme girmek, tüketilmek istemiyorlar. Ancak marka ve müşteri nedir bilmeden, bütçe yönetmeden yola koyulan nice parlak gencin soluğu hemen tükeniveriyor. Survival of the fittest deyip geçebiliriz, ancak şu gerçeği de göz ardı etmemeliyiz : her ajans bir işletmedir, bu olmadan markalara yarar sağlamak da mümkün olamaz.

Ajanslarda İK yönetimi yokluğunun bir diğer sonucu insan kaynağının donanım bakımından türdeş hale gelmesi. Hadi daha açık söyleyeyim, ajans başkanları veya kreatif direktörlerin replikalarından oluşan takımlar kurulması. Dil, uslup, tavır ve hatta ideolojilerdeki – ya da bunun yokluğundaki  – ortaklık bir kalıba dönüşüyor. Kalıp kendini tekrar ederek basma kalıbı üretebiliyor.

Bugün dünyada her işletmede çeşitlilik yönetimi – diversity management – esas tutuluyor ise bunun ardında politik doğruculuk kaygısından çok, faydacı bir yan var. Yaş, cinsiyet, din, dünya görüşü, eğitim-disiplin, karakter farklılıkları tüm işletmeleri besleyen, inovasyon-yaratıcılığı artıran başlıca unsur olarak algılanıyor. Yönetenlerin kendilerini değil, işletmelerini bütünleyen kadroları istihdam etmeleri esas olan.

Türküz. Türk organizasyonel kültürü belirsizlikten sakınır*, benzeşmede rahatlık bulur. Sektörümüze yönelik tehditlerden başta geleni, kanımca, işte bu kültürel olgudur.

* İlgilenenler için Hofstede

Ayşegül Molu
Reklamcılar Derneği – Reklamcılık Vakfı > Genel Müdür
İstanbul Bilgi Üniversitesi > AdSchool Program Direktörü