artwork

Güzel Dil’im neredesin?

8 yıl önce

0

“Bazen etrafımızda o kadar esrarlı bir hadise olur ki, en ince teferruatına kadar bunu sezeriz fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar” (Peyami Safa – Dokuzuncu Hariciye Koğuşu)

Ne güzel bir dil ile yazılmış değil mi? Eminim bu cümlenin içinde bazılarınızın bilmediği kelimeler vardır. Teferruat, hadise (şarkıcı olan değil), idrak ve muamma gibi. Hadi bilmeyenler bir zahmet bakın da sözlükten kelime dağarcığınıza bir katkısı olsun. Big Data desem şıp diye anlarsınız ama değil mi? Ben ona da Bilgi Yumağı diyorum. Zira, bilindiği üzere eskiden yün yumağını örmeden önce annelerimiz iki elimize takar ve toparlak şekilde sardırırdı ya, işte bilgi yumağını da kullanmadan önce açmanız, kullanıma hazır hale getirmeniz gerekir. Aksi durumda etrafınızda olup bitenin farkında olur, bunu hissedersiniz ancak, Peyami Safa’nın romanında dediği gibi muammanın içinde kaybolabilirsiniz. Bununla ilgili o kadar çok örnek var ki: Mesela TV programları izlenme oranları (rating’ler) gibi. Seyredildiğini zannettiğiniz program gerçekten seyrediliyor mu yoksa ütü yaparken ya da gazete okurken odada ses olsun diye mi açılmış? Artık bunun bile ölçülebildiği bir ortamdayız mevcut teknolojik imkanlarla. Yani, izleyicinin bilinçli/bilinçsiz TV kumandasından açmış olduğu kanal ve ilgili program bilgisinin yanı sıra, o program ile ilgili “kaliteli izleme dakikaları” sahip olunan dijital bilgi kırıntıları sayesinde ölçülebiliyor. Bu da içerik üreticisinin beğeniye sunduğu program ile ilgili izleyici-program arasındaki “uzunluk” ve “derinlik” ilişkisini anlamasına yardımcı oluyor. Bu söylendiği kadar kolay değil elbette. İşe yarayacak doğru cevabı alabilmek için öncelikle doğru soruyu sormak gerek. Sonra alınan cevapların (yani bilgi yumağının) nasıl işlendiği önem kazanıyor. Buradan elde edilecek birinci en değerli bilgi “tüketicinin ne istediğini doğru anlamak”. Detayda bilinmesi gereken ikinci önemli bilgi de içeriğin tüketici tarafından “nasıl kullanılmak istediği”. Mobil, üyelik, evde, arabada, otobüste, arkadaşlarıyla, yalnız, tatilde, iş’te, yani nasıl işte? O kadar detay arasında belki de daha fazla tüketiciye ulaşabilmek adına hepsine birden nasıl sunulabileceği de sorun olarak karşınıza çıkacak. Kendinize şu soruları sorun; analiz edebileceğiniz bir bilgi yumağınız var mı ya da buna ulaşabileceğiniz kaynağınız var mı? İçerik performansınızı ölçmek için kullandığınız metrikler neler ve bunlar doğru mu? İçeriğiniz ile tüketici arasında hedeflenen ilişki düzeyi mevcut mu? Varsa, elinizdeki bilgi yumağını değerlendirirken eksiklik hissediyor musunuz? Daha da çoğaltabilirim soruları. Verdiğiniz cevaplar hem ne kadar dijitalleştiğiniz hem de yaptığınız işe olan hakimiyetiniz ile ilgili bir fikir verecektir.

“Dünya her gün her gün her gün güneş doğarken deri değiştiriyor, yepyeni terütaze oluyor. İnsan, her insan, eğer insansa, her gün her gün tanyerleri ışırken yeniden doğuyor” (Yaşar Kemal – İnce Memed) Terütaze?

Murat Çolakoğlu

PwC Türkiye Şirket Ortağı

Eğlence ve Medya Sektör Lideri

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Haziran 2016 sayısında yayınlanmıştır.