artwork

Gerçekten hangi azınlığa bakmalıyız?

1 yıl önce

0

Joint Baş Strateji Sorumlusu Rowenna Prest, reklamcılık sektöründe çeşitliliğe yer verilmesini savunurken tamamen cilt rengiyle kategorize edilmeyi çok rahatsız edici bulduğunu da vurguluyor.

Hepimizin bildiği gibi, reklamcılık büyük bir çeşitlilik sorununa sahip. Ajans üst düzey rollerinin sadece %33,5’inde kadınlar var. En büyük altı ajans grubunda çalışan personelin %85’i Londra’da bulunuyor. Beyaz olmayan kökenden gelen insanların oranı artıyor ve üst düzey yönetici düzeyinde sadece %6,4’lük bir paya sahipler.

Bu sadece ahlaki bir mesele değil, aynı zamanda ticari bir mesele. McKinsey’in en son araştırması şunu tespit etti: “Çeşitliliği en fazla olan şirketlerin, kârlılık konusunda diğerlerinden daha iyi performans gösterme olasılığı artık her zamankinden daha yüksek.”

Dolayısıyla sektör kuruluşlarının çeşitliliği teşvik etmeye çalışması tabii ki iyi bir şey, bireysel ajansın verilerini açıklamak da iyi niyetle yapılmış bir şey ancak duygusal düzeyde, kahverengi tenli bir insan olarak, tamamen cilt rengimle kategorize edilmek çok rahatsız edici.

Beyaz tenli birçok insan gibi benim de karma bir mirasım var. Siyahi ya da Asyalı değilim ve benim gibi insanlar giderek çoğalıyor. Aslında ben en hızlı büyüyen miras onay kutusunun bir parçasıyım ve bu da BAME* terimini giderek amaca uygunsuz hale getiriyor.

Yani en kötüsü, BAME sadece yetersiz bir tanımlayıcı olmakla kalmıyor; insanların beni çoğunluktan farklı olarak algıladığını ve gerçekten zor duygulara yol açtığını açıkça hatırlatıyor. İngiltere tanıdığım tek ev olmasına rağmen (insanların bana nereli olduğumu sorması gibi) pek de ait olmadığımı hissettiriyor.

Kişisel rahatsızlığımı bir tarafa koyarsak, asıl soru şu: İnsanları ten rengine göre gözlemlemek, endüstrinin çeşitlilik sorununu ele almanın gerçekten en yararlı yolu mu?

Orta sınıf bir geçmişe sahibim ve ikisi de öğretmen olan ebeveynlerim, alacağım maaşı düşünmek yerine sevdiğim bir kariyer bulmam için beni teşvik etti ancak 20 yıllık reklamcılık hayatımda herhangi bir ırktan, etnik kökenden veya ten renginden, para ve fırsatın yetersiz olduğu geçmişlerden gelen çok az insanla tanıştım. Tabii ki yok demek değil ama benim gibi insanlara sırf ten rengimiz yüzünden ışık tutmak aleladelik gibi geliyor. Peki BAME, çeşitliliği yakalamak için yararlı bir metrik değilse yararlı olan hangisi?

Hizmet verdiğimiz kitleleri ve tüketicileri daha iyi yansıtmak için daha farklı kökenlerdeki insanları bu mesleğe sokmak için çabalamamız gerektiğine inanıyorum. Ancak pek çokları için gerçek şu ki; sektörümüzü şekillendiren çoğu kişi, oldukça ayrıcalıklı geçmişlerden geliyor.

Oxford Üniversitesi’nden yeni gelmiş olmama rağmen, ilk reklam ajansıma katıldığımda sosyal anlamda inanılmaz kabiliyetsiz hissettim. Zaten sektörde kimseyi tanımıyordum. Özel eğitim almadım. Hiç kayak yapmamıştım. Cornwall’dan geldiğimde, Wimbledon’ın güneydoğu merkezli sosyal takvimi, Chelsea Flower Show ve Lord’s hakkında bilgim yoktu. Daha önce hiç “lüks” bir restorana gitmemiştim. Bu örneklerden bazıları kulağa küstahça gelse de, hepsi reklamcıların çoğundan çok farklı hissettiğim anlar yarattı; bizimki gibi ilişki odaklı bir sektörde muhabbetin dışında kalmıştım.

Bu nedenle endüstrinin çeşitlilik elde etmedeki başarısını izlemenin belki de en iyi başlangıç noktası, BAME çalışanları gibi eksik olduğumuz şeylere ışık tutmak değil; bu genellikle zalimce karşılanabilir ve aslında “ötekilik” duygusunu şiddetlendirebilir. Bunun yerine gerçek dünyada küçücük bir azınlık olan bir grubun hâlâ sektörümüze hem sayı hem de kültür olarak hükmettiğini açıkça kabul etmek daha iyi olmaz mı? Bu orantısız baskınlığın düşüşünü görme konusundaki başarımızı izlemek, çeşitliliğin sağlanmasında az da olsa etkilidir.

Metrikleri yakalamak biraz daha zor olurdu. Sadece birinin ten rengine bakmak yerine, şu tür sorular sormamız gerekir: Özel eğitim aldınız mı? A (sosyal) sınıf bir geçmişe sahip misiniz? Başlarken ailenizden maddi destek veya konut desteği aldınız mı? Katılmadan önce sektörden birini tanıyor muydunuz? 

Sektörümüzde orantısız etkiye sahip olanlar için bunu belirtmek kuşkusuz tehdit unsuru ve rahatsız edicidir. Muhtemelen oldukça da kaba… Ama yapmazsak nasıl gerçek bir ilerleme kaydedebiliriz?

*: Siyahi, asyalı ve azınlık etnik kökenli kişiler için kullanılan bir kısaltma.

Rowenna Prest

Joint Baş Strateji Sorumlusu

 

 

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin Sürdürülebilirlik Özel sayısında yayımlanmıştır.