artwork

Etkinlik ajanslarını bekleyen gizli tehditler

11 yıl önce

0

2012 etkinlik endüstrisi için yoğun geçti, 2013’te de markalar çizgi altı iletişimdeki hızlarını kesmediler ve yine yoğun bir yıl başladı. Bu güzel tablonun arkasında ise özellikle etkinlik ajanslarını bekleyen gizli tehditler var. Burada sadece birkaçına değineceğim:

• Etkinlik yönetiminde birçok tedarikçi iç içe. Tedarikçilerin birçoğu ise KOBİ ölçeğinde dahi değil. Buna karşın bir organizasyonun üç ay öncesinden başlayan hazırlıkları ajansların kendi sermayelerinden marka adına yatırım yapmasıyla sonuçlanıyor. Birçok markanın ya banka teminat mektubu ya da avans vermemesi, buna gücü yetmeyen ajansların oyun dışında kalmasını getiriyor. Bunun yanında geciken fatura onay süreçleri ve minimum 45-90 gün vade uygulamaları ile markalar etkinlik ajanslarını ön finans noktası olarak kullanıyorlar. Kim istemez ki 5* otelde kalıp 90 gün sonra ödemeyi? Bunun için kendinize bir etkinlik ajansı bulmanızı öneriyorum. Kısacası bu finansal ağırlığı taşıyamayan ajanslar cephesinde kapanmalar olacağını öngörmek çok fütüristik bir yaklaşım gerektirmiyor.

Tütün ve alkollü içecekler üzerindeki ağır vergi ve reklam baskılarına rağmen bu firmaların satışları azalmıyor. Buna karşılık özellikle müzik ve kültür yaşamına verdikleri destek bitti böylece bu alandaki yaratıcı etkinlik ajansları da ciddi dar boğaza girdi. Artık tek gelir bilet satışı. Sponsorluk iletişimi ise nedeni bilinmez bir şekilde Türkiye özelindeki kan kaybı devam ediyor. Bir yıl önce kapı kapı dolaşarak satış yapıp sonuçlanamayan sadece benim bildiğim yüzlerce güzel proje var.

Peki ne olacak? Kimileri için taşeron, kimileri için organizasyon şirketi, kimileri için ajans, kimileri için çok büyük faturalar kesen, çok kazanan (!) kolay bir işin paydaşları; her nasıl anılırsa anılsın çizgi üzerinin başlattığı tüketici iletişimi ancak ve ancak çizgi altının etkinlik ve doğrudan pazarlama ajansları ile tüketiciye dokunmaya devam edecektir. Ajansların markalara, markaların ise ajanslara sıkı sıkıya ihtiyaç duyduğu bir 360 derece içerisinde rekabete evet diyoruz. Yeter ki ajansların da yaşayan organizmalar olduğu reklamverenler ve markalar tarafında unutulmasın.

Alper Sesli / DPİD Yönetim Kurulu Üyesi

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Şubat 2013 sayısında yayınlanmıştır.