artwork

Ece Yörenç: “Eskiden daha kötüydü, şimdi daha iyi demek gelmiyor içimden”

6 yıl önce

0

“Fatmagül’ün Suçu Ne?”, “Aşk-ı Memnu” gibi dizilerin ikonik senaristi Ece Yörenç, kaleme aldığı senaryolarda da kadının gücünü her zaman desteklediğini ancak Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki karnesinin zayıflarla dolu olduğunu söylüyor.

Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda hâlâ karnemiz zayıf. Eğitim eşitsizliği, çocuk gelinler, aile içi şiddet, kadına, kız çocuğuna şiddet hâlâ gündemimizin en önemli sorunlarını oluşturuyor.

Ülkemizde kadının (kızların) nasıl yaşayacağına, ne giyeceğine, nasıl davranacağına, kaç çocuk doğuracağına, hatta kahkahasına bile hâlâ iktidarı elinden bırakmaya korkan erkekler karar veriyor. O erkekleri de kendi kocaları, babaları, ağabeylerinden psikolojik ve fiziksel şiddet görerek büyüyen bu kadınlar dünyaya getiriyor. Önce susmayı öğreniyor aile içinde bu kadın. Boyun eğmeyi, teslimiyeti… “Sırtından sopayı eksik etmeyen” erkekle “eşitlik” düşüncesi bile tuhaf, komik.

“Eskiden daha kötüydü, şimdi daha iyi” vs. demek gelmiyor içimden. Herkesin bir hayat şansı var ve yaşadığımız coğrafyanın büyük bir bölümündeki kadınlar tutsak olarak yaşıyorlar.

Her yazdığım hikayenin kadın karakterleri çok güçlüydü veya güçsüzken değişim geçirip güçlendiler. Fatmagül bugün hâlâ 181 ülkede, farklı dillerde kadınlara ‘Susma!’ demeye devam ediyor.

İzlediğimiz diziler çok ama çok önemli

Türkiye’de “televizyon” hâlâ çok genç sayılır ancak hayatımızda çok önemli bir yer tutuyor. Televizyonun sundukları da bu nedenle çok önemli ve değerli.

Eskiden, yani özel televizyonların ilk günlerinde, televizyonlar gerçek yayın yapıyorlardı. Reklamlar da “zaplanmıyordu” ve çok etkiliydi. Şimdi bütün televizyonlar dizi kanalı işlevi görüyor, reklamlar bile “zaplanmamak” için dizilerin içine monte ediliyor. Bu nedenle izlediğimiz diziler çok ama çok önemli.

Televizyona iş yapmayı bıraktığım geçen yıldan beri dizileri izlemiyorum. Kendi yapım şirketimizin yaptığı işler konusunda fikrimi bildirmek için ilk bölümlerini izliyorum, bunun dışında artık hiçbir fikrim yok.

Bugüne kadar yaptığım işlerde, mesaj vermekten çok yanlış mesaj vermemeye özen gösterdim.

Her yazdığım hikayenin kadın karakterleri çok güçlüydü veya güçsüzken değişim geçirip güçlendiler. Fatmagül bugün hâlâ 181 ülkede, farklı dillerde kadınlara “Susma!” demeye devam ediyor.

Kendi yarattığım karakterler de romanlardan günümüze uyarladığım karakterler de farklı yönleriyle unutulmaz oldular. Her karakterin bir karşı karakteri vardı. Çoğunun farklı psikolojilerle, farklı hayatlarla topluma ayna tuttuğunu düşünüyorum.

Toplumsal cinsiyet eşitliğini güçlendirmek için ilkokullarda, hâlâ varsa, “hayat bilgisi” dersinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Okuma yazma kadar önemli, tarihten, din tarihinden daha önemli.

Hayatın önemi gerçek anlamda fark ettirilmeli bu derslerde. Hayata saygı, kadın – erkek, insan -hayvan demeden canlılara yaşam hakkı, ehil ellerden öğretilmeli. Herkesin ne kadar değerli olduğu, öleceğini bile bile yaşayan biz canlıların bir tane olan yaşam haklarının ne kadar değerli olduğu öğretilmeli. Ve bu ders, eğitimin bütün aşamalarında olmalı.

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye’nin 78. sayısında yayımlandı.