artwork

Doğu ve batıyı bir araya getiren ofis: Roche

9 yıl önce

0

Roche, Maslak’ta yer alan Uniq İstanbul’daki ofisine taşındı. Anadolu’nun geleneksel halı motifleri ve çini desenleriyle bezeli ofiste Brezilya dokunuşu farkını gösteriyor.

Uzun yıllar bir ofiste yaşadıktan sonra başka bir yere taşınmak çoğunlukla iyi hissettirir. Türkiye’deki faaliyetlerine 1950’lerin ikinci yarısında başlayan Roche çalışanları da eminiz İstanbul’un yeni AVM’lerinden Uniq İstanbul’a taşınınca iyi hissetmiştir. Çünkü fotoğrafçı arkadaşım Gürkan ve video ekibimizden Ozan ve Fatih’le birlikte iki saatlik kısa ziyaretimizde kendimizi çok iyi hissettik. 8 yıl boyunca Maslak’ta klasik beyaz yakalıların çalıştığı dikey bir plazada çalıştıktan sonra camlarla kaplı, yatay, tamamen açık, bol yeşillikli bir alana geçmek çalışanlarda bir sevinç yaratmış. Roche İletişim Müdürü Mirace İrem Koyuncu da bunu doğruluyor. Dikey düzende insanların çalışma arkadaşlarıyla çok kopuk olduğunu vurgulayan Koyuncu, “Yatay ve açık ofiste birlikte daha çok iş yapılıyor ve bütün çalışanlar birlikte daha çok zaman geçiriyor. Ofis alanının yüzde 30’u çalışma alanı, yüzde 70’i ise rahat rahat oturma alanı” diyor.

Gerçekten de ofis içerisinde dizüstü bilgisayarını alıp istediği yerde çalışan Roche elemanlarının sayısı bir hayli fazla. Buna ek olarak, isteyen çalışan, istediği saatte, istediği toplantı odasına da rezervasyon yaptırarak toplantılarını organize edebiliyor, üstelik yerinden kalkmadan, cep telefonu üzerinden geliştirilen bir uygulama aracılığıyla.

Katlar rengarenk: Turuncu, kırmızı ve mavi

Bu detayların ardından sıra ofise geliyor. Uniq İstanbul içerisinden girişin sağlandığı ofiste bizi aydınlık ve Anadolu motifleriyle bezeli bir resepsiyon karşılıyor. Duvarlarda İznik Vakfı’yla birlikte hazırlanan çiniler, tavanlarda Anadolu motifleriyle şekillenen avizeler ve tamamen el yapımı halılar bulunuyor. Fakat bunun iki adım arkasında özel tasarım bej bekleme koltukları ve sürekli Roche hakkında bilgilerin döndüğü iki ekran yer alıyor. Girişteki yer döşemesinde özel mermerlerin kullanıldığı ofis toplam 3 katlı. Her katın ayrı bir rengi olduğunu söyleyen Koyuncu, “Turuncu, kırmızı ve mavi katlarımız var. Toplam 7 birimde 220 kişi çalışıyor. Ofiste oturma alanı geniş olduğu için sıradan bir plazada yaşanabilecek gerginlikler azalıyor. Çalışanlar arasındaki iletişim artıyor ve farklı departmanlardaki çalışanlar arasında ortak çalışma süresi artıyor” diyor.

Konfor alanından önce son çıkış

Bu ortak çalışma süresi “Comfort Zone” adı verilen kafeteryada dikkat çekiyor. Zira kafeteryanın bir bölümünde ofis çalışanlarının oluşturduğu bir ekip yer alıyor. İki gitar, bir bas ve bir de davulun yer aldığı bölümde ekip çalışanları müzik yapabiliyor. Buna ek olarak çalışanların AVM’nin içerisindeki enstrüman dükkanında müzik eğitimi aldığını da öğreniyoruz. Ofis içerisindeki eğlenceler bu kadarla da sınırlı kalmıyor. Dinlenme alanında her ofiste görmeye alışık olduğumuz PlayStation konsolunun yanı sıra iki langırt masası ve iki de masaj koltuğu yer alıyor.

28 toplantı odası 28 farklı tema

Ofiste Anadolu dokunuşları mimar Gürhan Bakırküre’den geliyorsa, Batı etkisi de Brezilya’nın önde gelen mimarlarından Moema Wertheimer’dan geliyor diye düşünüyoruz. 5400 metrekarelik ofis içerisindeki bu denge çok iyi ayarlanmış. Her toplantı odasının dışında, odanın ismini belli eden Başak, Koç, Küpe, Su gibi kavramların halı motiflerinden oluşan şekilleri ve anlamlarını anlatan İngilizce ve Türkçe yazılar yer alıyor. 28 toplantı odasının ve ofis içerisindeki her şeyin kablosuz olarak birbirine bağlı olduğunu ve bu sayede kablo bulma, takma telaşının olmadığını söylemek gerek. Çalışanlar laptoplarıyla gelip direkt sunumlarına başlayabiliyor. Bu hem Anadolu kültürüne olan ilgiyi artırıyor hem de dikkat çekiyor. Ofisin duvarlarında Marmara Adası’nın beyaz mermerlerinin kullanıldığı ve bu sayede yerel üreticiye destek verildiği ifade ediliyor.

Oryantasyon süreci sonrasında taşınıldı

Ofis içerisinde her katın kendine özel mutfağı var ve bu sayede çalışanlar mutfakta meyve ya da yoğurt gibi sağlıklı besinler yiyip, kahve, çay ya da su içebiliyor ve aynı zamanda sosyalleşebiliyor. Açık ofisin en büyük dezavantajlarından biri hiç kuşkusuz gürültülü telefon konuşmalarıdır. Roche ekibi de bunun üstesinden bir oryantasyon süreci ve akıllıca bir çözümle gelmiş. Dikey yapılanmadan sonra yatay yapılanmaya geçiş öncesinde eğitmenlerle “Birlikte nasıl daha iyi çalışabiliriz” temalı eğitimler gerçekleştirildiğini söyleyen Koyuncu, buna ek olarak telefonla yapılan özel görüşmeler için de telefon kulübeleri yapıldığını ifade ediyor. Taşınma öncesinde “İş’te Roche” kampanyasını başlattıklarını ve çalışanların taşınmadan çok önce neyin nerede olduğunu bildiklerini öğreniyoruz.

 Sigara içmek kesinlikle yasak

Ofis içine yerleştirilecek bir heykel ve bir eser için Mimar Sinan Üniversitesi’nde iki yarışma düzenlediklerini ve çok güzel işlerin çıktığını belirten Koyuncu, yakın zamanda ofislerinin bu eserlerle donatılacağının da müjdesini veriyor.

Öte yandan ofisin en beğendiğimiz yanlarından biri ne olursa olsun sigara içilmemesi.

Ormana bakan terasta sigara içme keyfi nasıl olurdu kullanmadığımız için bilmiyoruz fakat çalışanlar Uniq İstanbul’un sigara içme alanlarını kullanmak zorunda. İsteyen ofis çalışanları servisle ulaşımını sağlarken, kişisel otomobiliyle gelmek isteyenlerin de otoparkı kullandığını öğreniyoruz. Mesai saatlerinin ise esnek olduğunu, 7:30’da mesaiye başlayanların 16:30’da çıkabildiğini, 8:30’da mesaiye başlayanların 17:30’da çıktıklarını öğreniyoruz. Sabah erken gelenlerin kahvaltılarını yapabildikleri ofiste çalışanlar öğle yemeklerinde Uniq İstanbul içindeki lokantalarda Ticket ile alışveriş yapabiliyor.

Maslak’taki ofislerinde yeşil ofis olarak ödül alan Roche, yeni ofislerinde de aynı başarıyı elde etmek istediğini, geri dönüşümlü çöp tenekeleri ve toplantı odasının kapısıyla bağlantılı ışık sistemiyle de gösteriyor.

 

Bu yazı, Campaign Türkiye’nin Eylül 2015 sayısında yayımlanmıştır.