IAB Türkiye: ‘Dijital’ gelecek mi?

Bu soruyu yanıtlamaya artık gerek olmadığını hepimiz biliyoruz.

Bugünün sorusu “Dijital dönüşüm sürecini nasıl yönetmeliyiz?”

İletişim dışında dünyada hiçbir endüstri giriş bariyerlerinin bu kadar hızla eridiğine tanık olmadı. Değişimden payını son olarak televizyon ve eğlence sektörü aldı. Dijital videonun imkanlarını kullanan birçok kuruluş farklı iş modelleri ve hizmetlerle sektöre girdi. İçerik değer zinciri rekabeti bol, karmaşık bir ekosisteme dönüştü.

Rekabeti şekillendiren pek çok taraf var: Web tabanlı içerik dağıtıcılar, farklı servislerin getirilerini kullanan devler, cihaz üreticileri, telif hakkı sahipleri, yazılım geliştiriciler, oyun platformları. Ve elbette geleneksel TV’ler. DNA’sı yenilikçilik üzerine şekillenmiş olan 21. yy. eğlence markalarıyla rekabet etmek zorunda olan geleneksel TV’ler artık teknoloji geliştirmek, ekosistemdeki diğer oyuncularla iş birliği modelleri oluşturmak ve maliyet optimizasyonu yapmak için çalışıyor.

Televizyon ve eğlence dünyasındaki bu dönüşüm karşılığını tüketimdeki dönüşümde buluyor. E-marketer’a göre 4,1 milyarlık dünya internet nüfusunun %65’i video içeriği tüketiyor. Bu oranın 2018’de %7 artması bekleniyor. Cisco, 2019’a geldiğimizde dünya internet trafiğinin yaklaşık %80’inin video kaynaklı olacağını öngörüyor. Video tüketiminin yoğunlaştığı platform olarak da mobil öne çıkıyor.

Gelişmeler markalar için de yeni reklam fırsatları yaratıyor. IAB Avrupa AdEx Benchmark 2017 ilk yarı raporunda video reklamlarının display kategorisinin %20’sine ulaştığı görülüyor. 2016 yılı verilerine göre Türkiye, Avrupa’da video reklam yatırımları en hızlı büyüyen 6. ülke konumunda. IAB Türkiye 2017 verileri ise video reklamlarının %50 arttığını gösteriyor.

Bu verilerin ışığında, önümüzdeki dönemde dijital videonun bir yandan eğlence dünyasını bambaşka bir şeye dönüştüren, öte yandan dijital reklamcılığı büyütecek temel unsur olacağını net bir biçimde söyleyebiliriz.

Dr. Mahmut Kurşun

IAB Türkiye Başkanı

IAB Avrupa Yönetim Kurulu Üyesi

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye 76. sayısında yayımlandı.