artwork

Çevresel Endişe ve Öfke!

3 yıl önce

1

Meydana gelen çevre felaketleri konusunda kendinizi endişeli ve çaresiz mi hissediyorsunuz? Ya da kızgın? Yalnız değilsiniz.

İklim kaygısı, dolaylı travma ve travma öncesi stres gibi kendi sorunlarını yaratan yeni ve zorlu bir dönemle karşı karşıyayız…

İlk iklim intiharı!

İklim aktivisti ve sivil haklar avukatı olan David Buckle, 2018’de benzin kullanarak kendini yaktı. İntihar notunda, hayatına son vermesinin hepimizin fosil yakıtlara güvenerek kendimize yaptıklarımızı temsil ettiğini belirtti.

Bu, ne yazık ki Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ilk ‘iklim intiharı’ydı. Buckle’ın bu hareketi, arkadan gelecek yoğun iklim ve çevre kaynaklı duygusal travmaların işareti gibiydi.

İklim Değişikliği Nesli

Çevrecilik, iklim değişikliği ve küresel ısınma gibi konular dünyanın gündemine yeni gelen ve tartışılan konular olmasa da, Y ve Z neslinin ve sonrasında gelecek kuşakların bu konularla çok daha fazla ilgileneceği aşikar.

Ve açıkçası, bu ‘iklim nesli’, stres bozukluğu, kızgınlık ve eko-yas ile bunların beraberinde getireceği rahatsızlıklar dahil olmak üzere iklim değişikliğine özgü psikolojik etkilere karşı çok daha savunmasız olacak.

Bu kaygı biçimleri, hayatı yaşamak ve şekillendirmek ile ilgili ciddi bir güçsüzlük ve gelecek korkusu yaratma potansiyeline sahip. Bu konuların gerçekleriyle baş edebilme ve buna göre aksiyon alabilme becerisi çok daha önemli hale gelecek.

‘Harekete geçmek için çok güçsüzüm’ – Gerçekten mi?

Topluma, çevreye saygılı medeni bir insan olarak dünyamız ile ilgili büyük beklentileriniz ve hayalleriniz olabilir: Daha iyi bir dünya yaratmak, topluluğunuza yardım etmek, iklim değişikliğine karşı harekete geçmek, ülkenizdeki en korkunç orman yangınlarını önlemek…

Ancak bu beklenti ve isteklerinizin ölçeği ve kapsamı, daha denemeye başlamadan önce kendinizi küçük, zayıf ve mağlup hissetmenize neden olabilir. Bu duyumlar, “imposter sendromu” – ilk başta anlamlı bir şey yapmaya yetkin olmadığınız hissi ile daha da şiddetlenebilir.

Değişimi tetiklemek ve bir değişim ajanı olmak için gerçekten kusursuz ve muhteşem sonuçlara ihtiyacınız yok. Moralinizin bozuk olduğunu hissettiğinizde, kendinize Adrienne Maree Brown’ın acil strateji ilkesini hatırlatın: “Küçük iyidir, küçük her şeydir. Öncelikle, bireysel katılımımızın değerli olduğuna inanmalıyız.”

Sorun ne kadar büyükse, gözümüze o kadar az çözülebilir görünür ve bu nedenle bir şey yapmak yerine -hiçbir şey- yapmamamız daha olasıdır. Yani, daha başlamadan bitiririz. Bunu düzeltmek için, bize sorunun çözülemeyecek kadar büyük olduğunu söyleyen mesajlarla etkin bir şekilde mücadele etmemiz ve kendimize küçük de olsa eylemin her şey olduğunu ve esas olanın bu olduğunu hatırlatmamız gerekiyor.

Bunları düzeltemeyeceğimizi bilmekle gelen olumsuz duygular, daha küçük bir eylem yaparak neden olabileceğimiz olumlu duyguları azaltacaktır. Sorunun ölçeği, insanların bu konuda hiçbir şey yapmak istememesine neden oluyor.

Kahraman beklemeyin!

Zihinlerimiz sezgisel olarak olumsuzluk arar. Haber kanalları da bu duyarlılıktan yararlanır. Hareketlerimizi ve eylemlerimizi öncelikle korkularımız belirler. En kötü kabuslarımız gerçek oluyor gibi göründüğünde, başımızı kuma gömüp sorumluluğumuzu reddedip, gücümüzü görmezden gelmek isteyebiliriz.

Bir yandan da kötü adamlara karşı savaşmak için bir kahramanın gelmesini bekleriz. Bu acınası beklenti de kendi içinde giderek derinleşen bir umutsuzluk ve çaresizlik döngüsü yaratır.

İlerleme iyidir, kusurlu olsa bile.

Aslında yapacağımız çok basit bir şey var. O da hemen en yakınımızdaki kişileri etkilemeye başlamak. Ailelerinizle, çalışanlarınızla, iş arkadaşlarınızla yani etki alanınızla bağlantılarınızı gözden geçirin. İklim değişikliğine, ormansızlaşmaya, küresel ısınmaya, plastik kirliliğine karşı mücadelemizde hepimizin yapabileceği şeyler olduğu konusunda onları etkileyin. Korkutmayın ama basit önlemlerle büyük etki yapabileceklerini anlatın.

Bu, “olumlu düşünelim, olumlu olsun’ gibi anlamsız kişisel gelişim metodu değil. Aksine çok pragmatik bir yöntem.

Sosyal medya maymunlarını değil, saygın kaynakları takip edin; öğrenin, bilginizi ve farkındalığınızı artırın. Günlük uygulamalarınızı eko-yaşam ve bilinçli tüketime dönüştürmeye başlayın. Bunu çevrenize de yayın.

Her gün ilişki içinde olduğunuz tüm insanları görmeye başladığınızda, zaten önemli miktarda etkileme gücüne sahip olduğunuzu fark edeceksiniz. Öyle bir güç ki, yaratacağı kartopu etkisiyle kanun yapıcıları bile etkileyebilecek bir güç…

Böyle yaparak kaygılarınızı belki yenemeyeceksiniz, hatta bu süreç gün geçtikçe öfkenizi artıracak. Ama en azından, bir fark yaratmaya başlayacaksınız.

Unutmayın: ‘Küçük iyidir. Küçük her şeydir.’

#ŞimdiHareketeGeç

 

Arda Öztaşkın 

Yapı Kredi Kurumsal İletişim Direktörü