Site icon Campaign Türkiye

Bugün hayatta kal, peki yarın?

Önümüzdeki 2 yılın en önemli küresel riski ne biliyor musunuz? Yaşam maliyeti krizi. Yani, temel ihtiyaçların karşılanması için gereken ekonomik maliyetin çok sarsıcı şekilde yükselmesi ve küresel düzeyde bunun çoğunluğu da kapsayacak şekilde yaygınlaşması.

Peki, bunu takip eden en önemli diğer 2 küresel risk ne dersiniz? Doğal afetler, aşırı hava olayları ve jeoekonomik çatışma.

Jeoekonomik çatışma, küresel güçler arasında ekonomi politikasının silah haline getirilmesi ve böylece hem kamu hem de özel sektör için ticari, finansal ve teknolojik karşılıklı bağımlılığın ortaya çıkardığı kırılganlıkları ifade ediyor.

Salgın ve ardından savaşın yarattığı ortam, özellikle gelişmiş ülkelerde ekonomi politikasının giderek daha fazla jeopolitik hedeflere yönlenmesine yol açıyor. Tedarik zincirlerinin kırılması ve ‘kutsal’ globalleşmenin yıkıma uğramasıyla, ülkeler yerel üretimi artırmaya ve kritik sektörlere yabancı müdahaleyi en aza indirmeye yönelik savunma önlemlerini sıkılaştırmaya başladı. Bunlar arasında daha sıkı yatırım taraması, veri yerelleştirme politikaları, vize yasakları ve şirketlerin kilit pazarlardan dışlanması gibi sert önlemler yer alıyor. Yani, her koyun kendi ‘ekonomik bacağından’ asılmak için gereken önlemleri alıyor.

Uzun vadeli riskler için hazırlık mümkün mü?

Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023 Küresel Riskler Raporu, üstünde çok konuşulacak ve tartışılacak veri ve analizleri içeriyor. Ortaya çıkardığı kısa ve uzun soluklu manzara için de kıymetli öngörüler sunuyor.

Ekonomik durum, yüksek enflasyon, azalan hane halkı geliri, enerji krizi nedeniyle ısınma gibi temel yaşamsal ihtiyaçların bile karşılanma zorluğu gibi konular günlük yaşam sistemini belirlerken, olağanüstü doğa koşullarının yarattığı felaketler de bu zorlu yaşam koşullarının üstüne ekstra bir yük olarak biniyor.

Kritik bir durumdayız. Bir yandan bu devam eden şoklarla mücadele ederken öte yandan da uzun vadeli riskleri yönetmek için bugünden sağlam adımlar atmamız gerekiyor. Düşük büyüme, düşük yatırım ve ülkelerin isteksiz iş birliği dönemine girerken, bugün atacağımız adımlar gelecekte içinde yaşayacağımız risk ortamını belirleyecek. Dolayısıyla, bugün mevcut krizleri ele alırken, uzun vadeli bakışı da gözden kaçırmamak gerekiyor. Sadece bugüne odaklanmak gelecekteki riskleri katlayarak büyütecek.

Küresel Riskler Raporu’na göre, önümüzdeki 10 yıla iklim değişikliği ve buna bağlı krizler ağırlığını koyacak:

İklim değişikliğini hafifletememe, uyumun başarısızlığı, doğal afetler ve aşırı hava olayları, bio çeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü, büyük ölçekli zorunlu göçler, doğal kaynak krizleri…

Uzun vadeli sorunlar önümüzdeyken, mücadele ettiğimiz kısa vadeli riskler bir yandan da dünyanın büyük bölümünde ekonomi/eğitim/sağlık üçgeninde istikrarlı bir aşınmaya yol açıyor. Bu da bir sarmal oluşturuyor. Hem bugün hem de gelecek için!

Dünya; bir kısım zaten tanıdığı eski risklerle mücadele ederken, tamamen yeni ortaya çıkan riskleri de yönetmek zorunda. Önümüzdeki iki yılda ‘yaşam maliyeti’ en kritik küresel risk olurken, iklim krizi ile ilgili yapılacaklar ise önümüzdeki on yılın hâkim risklerini belirleyecek.

Ekonomik kalkınma sancıları, sivil ve askeri teknolojilerin sınırsız gelişimi ve giderek küçülen pencerede iklim değişikliği ile ilgili artan baskı önümüze belirsiz ve çalkantılı yılları getirecek.

Teknoloji, ülke ve toplumlar arası eşitsizlikleri şiddetlendirirken; siber güvenlikten kaynaklanan riskler sürekli bir endişe olmaya devam edecek.

Bütün bu resme bakınca kısa ve uzun vadeli ortak bir eylem planı şart gözüküyor. Oysa, kısa vedeli mevcut krizler, kaynakların uzun vadeli riskler için kullanılmasını engelliyor. Bu konuda önemli bir politika değişikliği veya yatırım yapılmazsa; iklim değişikliğinin etkileri, biyolojik çeşitlilik kaybı, gıda güvenliği gibi konular tüm ekosistemin çöküşünü hızlandıracak. Böylece, özellikle iklim açısından savunmasız ekonomilerde gıda arzını ve geçim kaynaklarını tehdit edecek. Bu da doğal afetlerin etkilerini artıracak ve iklimin krizi ile mücadelede daha fazla ilerlemeyi sınırlayacaktır.

Bugün hayatta kal, peki yarın?

2 yıllık kısa dönem için tanımlanan küresel riskler insanlığın çok net ‘hayatta kalma modu’nda olduğunu gösteriyor. İklim krizi, dönüşüm, bio çeşitlilik gibi konular ise ancak 10 yıllık perspektifte sıralanıyor. Yani insanlık, açıkça ifade etmek istemese de, önce bugün bu koşullarda hayatta kalmayı, sonrasına ise ‘sonra bakmayı’ düşünüyor! Eğer sonrası için geride bakılacak bir şey kalırsa…

 

Arda Öztaşkın

Yapı Kredi Kurumsal İletişim Direktörü

Exit mobile version