artwork

Beş sinema filmiyle sektör yorumu

11 yıl önce

0

Her yılın kapanışında hem bireysel olarak hem de çalıştığımız şirketlerde kurumsal olarak, geriye dönüp senenin envanterini çıkartmak hepimizin yaptığı bir iştir. Kurumsal kimliğimizle geçtiğimiz yılı değerlendirince artıları ve eksileri daha rahat görüp, dersler çıkartıp, önümüzdeki yıl ve yıllara dair hedefler koyarız. Aynı işlemi kişisel kimliğimize yaptığımızda ise geçirdiğimiz seneye dair olumsuzlukları daha kolay hatırlarız. Peki neden kimse sormaz; “Her geçen sene, mutluluklar daha uçucu hüzünler daha keskin oluyorken, yeni yılı neden sevinçle karşılıyoruz?” diye. Cevabı çok belli: Hayat varsa umut vardır.

Recep İvedik’in vizyona girmediği 2012 yılının en çok izlenen beş sinema filmi de iletişim sektörünün geçirmekte olduğu döneme ışık tutar cinsten.

Fetih 1453 ve ölçümleme

Ölçümleme kaosunun baş göstermesiyle birlikte 2012 yılına, beş yüz elli yıl öncesinden bugünlere gelmemizi sağlayan Fetih 1453 misali başladık. Ölçümlemenin olmadığı bu dönemde televizyon kanalları, ajanslar ve reklamverenler olarak gemileri Barbaros’tan indiren Fatih misali akılcı ve sonuç odaklı çözümler bularak bu süreci başarıyla atlattık diyebiliriz. Bu süreçte gördük ki işimizin merkezinde “insan” olduğu için, insanla yapılan işlerde doğru inisiyatif alındığı takdirde başarıya ulaşmak her zaman mümkün.

 

Evim Sensin ve içerik

Bu yıla kadar özellikle uluslararası arenalarda sıkça karşılaştığımız ancak ülkemizdeki uygulamaları çoğu zaman bir noktada tıkanan içerik bazlı uygulamalar 2012 yılında oldukça büyük önem kazandı. Evim Sensin filminin çağrıştırdığı gibi; doğru içeriği, tüketicinin hayatının merkezine yerleştirdiğimiz takdirde iletişimde başarının samimiyetle geldiğini gördük. İçeriğin tek bir mecra ile limitli kalmayıp, tüketicinin günlük hayat döngüsünde yer alan, aynı zamanda kendisini ifade biçimi olarak da kullandığı mobil ve sosyal medya mecralarında paylaşılabilir olması, iletişimin başarısını kat kat arttırdığını tecrübe ettik. Önümüzdeki dönemde teknolojinin daha da hızlı ilerlemesiyle marka odaklı doğru içerik seçiminin ve paylaşımının yanında tüketicinin bu tecrübeyi birebir yaşayacak hale geleceğini düşünüyoruz ve çalışmalarımızı bu yönde devam ettiriyoruz.

Sen Kimsin ve tüketici

Ajanslar olarak, iş ortaklarımızın pazarlama hedefleri kadar satış hedeflerine ve dolayısıyla promosyon mekanizmalarına da ciddi anlamda dahil olmaya başladık. Tüketicinin yanında alışverişi yapan kişiye de doğru iletişimi sağlamak gerekiyor. Bunun için de en önemli nokta tüketiciye ve alışverişi yapan kişiye dair doğru içgörüye sahip olabilmek. Onlara “Sen Kimsin” diye sormaktansa onları iyi tanıyıp, kim olduklarını bilip, ona göre iletişim stratejilerimiz için doğru hazırlıkları yapmalıyız ve bunu hissettirmeliyiz.

 

Buz Devri ve mecra bütünlemesi

Gelişen içerik, reklamveren beklentileri ve tüketici gerçekleri ile birlikte artık ajansların önüne gelen sıfatların bir önemi kalmadığı gibi mecraların gizli öznelerinin de ajans olmaya başladığı bir gerçek. Doğru işi çıkartmak için aynı masa etrafında farklı kartvizitlere sahip iki haneli insan görebilmek mümkün hale geldi. Bu sayede farklı tecrübelere sahip uzmanlar aynı yola baş koydukları takdirde son derece başarılı işleri anahtar teslim, reklamverene ve dolayısıyla tüketiciye ulaştırabilmekte. Kıtaların ayrıldığı Buz Devri’nin aksine ajans, mecra ve reklamverenlerin arasında sınırların kalktığı ve bütünlüğün sağlandığı bir kapıdan içeri girdiğimiz yıldı 2012.

Berlin Kaplanı ve beklenen mucize

Değişen iletişim dinamikleri ile birlikte neredeyse tüm iletişim mecralarının da performansları ölçülebilir hale geldi. Reklamverenler ve dolayısıyla medyadaki iletişime yön veren medya ajansları olarak performans bazlı mecra kullanımlarına olan talep artmakta. Yapılan harcamanın birim maliyetinden ziyade, etkileşim sağlanan performansın maliyeti ön plana çıkar hale geldi. Bu ekosisteme ayak uydurmak adına başarıyı elde etmek için performansı arttıracak atılımlar yapmak gerekiyor yoksa durum Berlin Kaplanı gibi mucizeyi beklemekle geçebilir.

Biz iletişimciler de bu çerçeve içerisindeki resme doğru bakıp, doğru yorumlamak için çalışıyoruz. Kimi zaman resme arkadan bakmak, resmin asılı olduğu duvardaki boyayı da incelemek gerekebilir. Amacımız daha fazla sergi açabilmek olduğu için ve bunu başarabilecek güçte olduğumuz sürece her yeni yılı umutla karşılamaya devam edeceğiz. Herkese umut dolu bir 2013 diliyoruz.

Yukarıda bahsettiğimiz tüm konuların hem 2013 için hem de sonrasındaki yıllar için bizlere yol gösterdiğinin farkındayız.

Özer Sata Mindshare Türkiye Genel Müdürü 

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Ocak 2013 sayısında yayınlanmıştır.