artwork

Batırılmış Gerçeklik

8 yıl önce

0

Prodüksiyon dünyasında teknolojik gelişmeler bize hiç olmadığı kadar çok sayıda fırsat sunuyor. Gürhan Demirel bu yeni teknolojiler için ‘içerik üretmeye hazır mıyız?’ diye soruyor.

İçerisinde bulunduğumuz gerçekliğe alternatif arayış, teknoloji ile paralel olarak ilerledi ve geldi kapımıza dayandı. Yakın zamana kadar bilim kurgu eserlerinde kavramsal olarak algıladığımız gerçeklik değişimini son zamanlarda fuarlarda, festivallerde, etkinliklerde deneyimleyebiliyoruz. Öyle ki, bu teknolojiyi Google Cardboard gibi basit çözümlerle akıllı cihazlarımızda kullanabilmeye başladık ve muhtemelen bu yıl içerisinde de daha ciddi cihazlar evlerimize, ofislerimize, okullarımıza, özetle yaşam alanlarımıza girecek.

Önce Augmented Reality vardı. Konuyu algısal olarak çözebildik, bununla ilgili bir takım içerik üretildi, sonra Virtual Reality geldi. Bu bahsettiğim cihazlar ile duyularımıza hitap etmeye başladı içerik, şimdi bu alternatif gerçeklik teknikleri birleşerek “Immersive Experience” adı verilen yeni bir çağın kapısını aralıyor. Ben buna “batırılmış gerçeklik” diyorum, çünkü kullanıcıyı aynen suya daldırır gibi içeriğin içerisine batırabilme imkanımız başlıyor.

Görme, işitme, dokunma hatta koklama ve tatma duyularını tamamen ele geçirip dış dünyadan soyutlanmış, sunduğunuz gerçekliğe tamamen dikkatini vermiş bir hedef kitle ile karşı karşıya kalacağız. İçerik üretmek çok zor olacak. Burada biraz teknik prodüksiyondan ve algısal etkilerinden bahsedeceğim.

360 derece video prodüksiyonu

Kısaca GoPro olarak adlandırdığımız aksiyon kameralarının görüntü kalitesinin artması ve geniş bir kullanıcı kitlesi edinmesi ile 360 derece video çekiminin bu çok geniş açılı küçük ve ucuz kameralar ile denenmesi kaçınılmazdı. Basitçe her yöne bakacak şekilde bu kameralardan 5 ya da 6 tane yerleştirebildiğiniz bir tripod eklentisi ile çevresel video çekebiliyorsunuz, daha sonra da henüz endüstri standardı olmaktan uzak birtakım yazılımlar ile çekmiş olduğunuz çok açılı görüntüleri “stitch” ediyorsunuz, yani 16:9 oranındaki açıları bir kürenin iç duvarlarını kaplayacak şekilde birbirine “tutturuyorsunuz”. Burada renk ve ışık eşleme sorunları başlıyor, zaten çekimde koyduğunuz ışık vb. gibi set malzemeleri görüntülerde de göründüğü için bir de bunları silmeniz gerekiyor.

Ya da çoğu örnekte görebileceğiniz üzere açık havada çalışıyor ya da doğal ışığın el verdiği kadar kaliteyi yeterli buluyorsunuz. Ses prodüksiyonu ise zaten videodan daha önce gelişimini tamamladığı için pek bir sorun teşkil etmiyor, doğru kayıt ekipmanı ile çözülüyor.

Fakat esas problem bu videoların geniş kitlelerce izleneceği ortamdı ki sağ olsun onu YouTube ve Facebook gibi içerik teknoloji sağlayıcı devler geçtiğimiz sene çözdü. Artık 360 derece videonuzu bu sitelerin istediği özelliklere göre çıkış aldığınızda rahatlıkla yükleyebiliyor ve mobil cihazlar dahil olmak üzere her ortamdan ulaşılabilmesini sağlayabiliyorsunuz. Dolayısıyla prodüksiyonu henüz çok uğraştırıcı değil ama post prodüksiyon aşaması biraz zahmetli bu işin.

Ama bunun bir de müşteri tarafında algısal bir sorunu var, o da 360 derece videodaki etkileşim sorunu. Projeyi ilk anlattığınızda, zaman akışına müdahale edilemeyen bir filmde sanki üç boyutlu bir oyundaymış gibi etrafa bakarak yürümek, kişi veya objeler ile etkileşime girmek istiyorlar. Bunun olamayacağını, o istenen etkinin ancak üç boyutlu gerçek zamanlı grafik üreten bir oyun motoru ile gerçekleşebileceğini anlatmanız gerekiyor. İşte size tam anlamıyla “Batırılmış Gerçeklik”.

LFI ile iş daha da değişecek

Çok kısa süre içerisinde de LFI (bkz: Light Field Imaging, Lytro) teknolojisinin gelişmesi ile gerçekliği algılama şeklimiz değiştiği gibi kayıt etme şeklimiz de değişecek. Basitçe ışığın düştüğü sensör üzerine kayıt ettiğimiz iki boyutlu görüntüyü artık ışınların objeler üzerine düşmesinin anlık olarak hesaplanıp kayıt edilmesi ile gözümüzü kandırmak yerine gerçekten üç boyutlu olarak algılayabileceğiz. Bu oyunları da, filmleri de değiştirecek, hatta nasıl fotoğraf çektiğimizi de. Belki de bu yıl bayıla bayıla çektiğimiz selfie’leri tüm etrafımızla birlikte çekmek için telefonumuzun masanın üzerinde duruyor olması bile yeterli olacak.

Peki yazının başında değindiğim bu teknolojiler için hikaye anlatmaya, içerik üretmeye ne kadar hazırız?

 

Bu yazı, Campaign Türkiye’nin Ocak 2016 sayısında yayımlanmıştır.

Senin için
Tümünü göster
Canva, grafik tasarım yazılımı platformu satın aldı

Canva, grafik tasarım yazılımı platformu Affinity’yi satın aldı...