artwork

“Algılarınızı açık tutun”

3 yıl önce

0

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ta Sergiler Sorumlusu ve Kültür Sanat Yönetici Asistanı olarak çalışan heykel ve resim de üreten Elif Erdoğan 116. sayımızda The Story’nin konuğu oldu.

116. sayımızda konuğumuz olan Elif Erdoğan’ın iş hayatı ve ilgilendiği alanlar birbiriyle paralel ilerliyor. Sergiler Sorumlusu ve Kültür Sanat Yönetici Asistanı olan Erdoğan sanat tutkusunun başlangıcını, üzerinde çalıştığı eserlerini ve daha fazlasını yeni sayımızda anlattı.

İrem Nur Kalenci Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık bünyesinde Sergiler Sorumlusu ve Kültür Sanat Yönetici Asistanı olarak görev yapıyorsunuz. Mesleğinizin dışında da sanatla iç içe bir hayat sürüyorsunuz. En başa gidersek, sanata olan tutkunuz nasıl başladı?

Elif Erdoğan Tam olarak ne zaman tutkuya dönüştüğünü kestiremiyorum, belki de salt ilgiden tutkuya geçiş uzun bir sürece yayılmıştı demek daha doğru olur. Ancak özellikle kırılma noktalarından bahsetmem gerekirse aklıma önce ilkokul üçüncü sınıfta geçirdiğim kulak iltihabı geliyor. O yaşlardaki çocuklarda görülen bu hastalık, iki kulağımı birden vurmuş, yaklaşık bir sene duyma güçlüğü çekmiştim. Bu süreçte çok sevdiğim piyanoyu ve yüzmeyi bırakmak durumunda kalmıştım. O zamanlar çocuk yüzme takımındaydım. Bir yandan da piyano çalıp konserlere çıkma hayali kuruyordum. Bu işitme zorluğu ikisini de sekteye uğrattı, öte yandan sosyalleşmeme de engel oldu. Dolayısıyla ister istemez, tek başıma olup da keyifli zaman geçirebileceğim, üretebileceğim başka iki alana, görsel sanatlara ve edebiyata yönelmiştim. O dönemde resim ve ufak çaplı heykel denemeleri yapmak kendimi sağaltmam konusunda epey yardımcı olmuştu. Sonrasında da resim ve heykel yapmaya devam ettim.

Lise yıllarına geldiğimde ise, okula ilk girdiğim sene Saint Joseph’in Güzel Sanatlar için ayırdığı büyük atölyeyi keşfetmem aklıma geliyor. Okulun içinde bir de marangozhane vardı. Büyülenmiştim. Güzel Sanatlar hocası ile konuşup onunla birlikte çalışmak istediğimi söyledim. Okuldan sonra kalarak, hafta sonları okula gelerek 5 sene boyunca bu atölyede vakit geçirdim. Atölyedeki diğer arkadaşlarımla birlikte pek çok sergi açtık, yarışmalara katıldık. Sanırım özellikle bitirme senemde tek başıma yürüttüğüm yerleştirme projesi ile birlikte bir ömür yapmak istediğim işin bu olduğuna kanaat getirmiş oldum ve sonraki hayatımı bu isteğe göre şekillendirmeye çalıştım.

İrem Nur Kalenci Şu an heykel ve resim yapmaya devam ediyorsunuz. Üretmeye devam etmek çalışma hayatınıza katkı sağlıyor mu sizce?

Elif Erdoğan Tabii. Heykelde veya sanatın çeşitli dallarında öğrendiğim malzeme ve teknik bilgisi sanatçıların eser üretim süreçlerinde ve özellikle sergi kurulum süreçlerinde ortaya çıkan sorunlarda çözüm üretmem konusunda epey yardımcı oluyor. Fonksiyonel anlamdaki bu katkının yanı sıra estetik anlamda da bir katkısı oluyor. Örneğin hangi malzemenin serginin anlatımını kuvvetlendireceği, farklı türdeki eserlerin birbirleri ile ilişkilerinin hangi biçimle sergi izleyicisine sunulduğunda daha güzel olabileceği gibi konularda da çıkarım yapmama olanak sağlıyor.

İrem Nur Kalenci Güncel olarak üzerinde çalıştığınız eserlerinizden bahsedebilir misiniz?

Elif Erdoğan Yaklaşık 2 senedir “agonie” kavramı üzerine çalışıyorum. Agonie, esasen ölüm döşeğindeyken çekilen son kıvranma, acı çekiş olarak geçiyor, bu acı çekişle hasta ya yaşama dönüyor ya da ölüme gidiyor. Ben bu kavramı zihinsel acı çekiş olarak yorumlamaya çalıştım. Beden, onu gören kişiye bir hikâye anlatır. Yüzün ifadesi ve bedensel ifadeler ise genel olarak, belirli bir zihin durumunu aktarma konusunda tamamlayıcı öğelerdir. Sanatta, acı içindeki bedene belli bir duygu katma söz konusu olduğu için beden ‘artırılmış bir pozisyonda’ gösterilir. Toplumsal anlamda ve/veya kişisel anlamda yaşadığımız bütün sıkışmalar öncelikle zihnimizde gerçekleşse de bir şekilde bu acı çekişimizin bedenimize de bir yansımasının söz konusu olduğunu düşünüyorum. Bu konu hakkında -“Zihinde yaşanan acı durumunun bedende yansıması mümkün müdür?” sorusu etrafında- bir “sanatsal araştırma” yapıyorum. Kil, alçı, ahşap, metal parçaları gibi malzemelerle ürettiğim çeşitli heykeller, büyük bir yerleştirmenin parçaları olacaklar. Bu yerleştirmede heykellerin yanı sıra bazı fotoğraflar, ses kesitleri, yazılar da olacak, bir yandan da onlarla ilgili çalışmalarım devam ediyor. Önümüzdeki yıl bu çalışmaları bir sergi ile izleyici ile buluşturmak niyetindeyim.

İrem Nur Kalenci Pandemi dönemi, daha önce herhangi bir alanda üretmemiş kişilerin dahi üretmeye başladığı bir süreç oldu. Bu dönem sizin üretiminizi ve yaratıcılığınızı nasıl etkiledi?

Elif Erdoğan Pandemi döneminde değişen pek bir şey olmadı. Sadece daha fazla zaman ayırabildim çalışmalarıma. Ancak dışarı çıkma yasakları dolayısıyla atölyeye gidemedim. Yatak odam hem uyuduğum hem yazdığım hem müzik yaptığım hem de heykel yaptığım bir yer haline geldi. Daha önceden planladığım okumalarımı bu süreçte hallettim. Sergiye eşlik etmesini planladığım ses kesitlerini kompoze edip, kayıtlarını aldım. Büyük ebatta işler üretmek yerine alan sıkıntısı dolayısıyla daha küçük ebatlarda işlere yoğunlaşmam gerekti.

İrem Nur Kalenci Mesleğiyle bağlantılı ya da tamamen farklı alanlarda üretmek isteyen kişilere önerileriniz var mı?

Elif Erdoğan Her insanın durumu kendisine özeldir. Benim avantajım, ilgilendiğim alan ile çalıştığım alanın aynı olmasında, o yüzden birbirlerini tamamlıyorlar. Ancak insanın ilgilendiği alan ile çalıştığı alan farklı da -ki çoğu zaman böyledir- olabilir. Yine de ilgisiz gibi görünen bir yerden, bir işten alınan bilgi, deneyim başka bir yerde bir şekilde insanın işine yarayacaktır, sanatsal olsun olmasın. Dolayısıyla insanlara algılarını açık tutmalarını öneririm. Bazen bir kelime, bir müzik eseri ya da gündelik hayatta karşılaşılan bir olay ya da durum, insana ne üreteceğine dair fikir verebilir.

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 116. sayısında yayımlanmıştır.