Online videonun evrimi

Pek çok kişi için günlük hayatın olmazsa olmazlarından biri haline gelen online video platformlarının, ilk günlerle karşılaştırıldığında gerçekten baş döndürücü boyutta bir evrim geçirdiğini söylemek sanırız abartı olmayacaktır.

Örneğin yaklaşık 12 yıl önce kullanıcıların karşısına çıktığında 4:3 oranında, 320×240 çözünürlükte ve sadece tek bir video formatını destekleyen bir web sitesi olan YouTube; bugün bilgisayardan telefona, tablet ve TV’den oyun konsolu, hatta sanal gerçeklik gözlüğü gibi neredeyse internet bağlantısı olan tüm cihazlarda kullanılabilen bir platform konumunda. Bu zaman zarfında, içerisinde müzik ve oyun gibi kullanıcıların sevdikleri alanlardaki içeriğe daha da kolay ulaşmaları ve özel tasarlanmış deneyimler yaşamalarını sağlayan uygulama ve hizmetler de kullanıma sunuldu.

Kuşkusuz hem bu platformların hem de mobilin gelişip yaygınlaşmasına paralel olarak pazarlama dünyasının elindeki fırsatlar da benzer şekilde çeşitlendi ve çoğaldı. Bugün, online videonun gücünü değerlendiren kurumlar ve markalar ölçekleri ve faaliyet alanlarından bağımsız olarak diğerlerinden ayrışma ve rekabette öne çıkma şansını da yakalarken, dijital platformların sunduğu imkanlar sayesinde onların ilgi alanlarını temel alarak hazırlanan içerik ve reklamlarla kullanıcılarla iletişime geçebiliyor.

Öte yandan isabetliliğin önemine dikkat çekmekte fayda var. Zira ancak kullanıcının karşısına en doğru zamanda ve en doğru yerde çıkabilenler, hem hedef kitlelerinin ihtiyaçlarına cevap vermeyi hem de onları kazanmayı başarıyor. Coalition for Better Ads’in bir araştırmasına göre mobil cihaz kullanıcılarının %74’ü, pop-up reklamlar gibi içeriklere erişirken araya giren reklamları aşırı veya çok rahatsız edici bulurken, ankete katılan kullanıcıların %50’si pop-up reklam içeren bir sayfayı tekrar ziyaret etmeyeceğini veya başkalarına önermeyeceğini belirtiyor.

Özetle, hangi platform olursa olsun işin sırrı kullanıcıya iyi bir reklam deneyimi yaşatabilmekte.

Bülent Hiçsönmez
Google Türkiye Ülke Direktörü

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Eylül 2017 sayısında yayımlanmıştır.