artwork

Makineler uyanırsa hayat nasıl değişir?

9 yıl önce

0

Bizden daha zeki bir tür yarattığımızda neler olacak ve onlarla nasıl etkileşimde bulunacağız? Geleceğe yön vermek için şimdiden harekete geçecek miyiz? James A. Whittaker yanıtlıyor.

Kimisi buna tekillik diyor. Bill Gates, neden insanların bu kadar az konuştuğunu farketmişken, Stephen Hawking ve Steve Wozniak ise açıkça endişeleniyor. Bu yaygara, öngörülebilir gelecekte makinaların yaratıcılarını aşmış bir bilgi düzeyine ulaşacak olması inancına dayanıyor. Eğer akıllı makinelerin kaçınılmaz bir sonuç olduğunu varsayarsak, sonuçları öyle olmayacak. Bizden daha zeki bir tür yarattığımızda neler olacak ve onlarla nasıl etkileşime geçeceğiz? Geleceğe yön vermek için şimdiden harekete geçecek miyiz?

 Senaryo 1:  Makineler deliye dönecekler

Makinalar uyandığında bizi bir tehdit olarak mı görecekler? Bu senaryoya erişmeden önce üç büyük sıçrayış mevcut. Makinalar ilk önce “uyanacaklar” ve akabinde bizi bir düşman olarak tanımlayacaklar. Sonra da bizi yok etmenin yollarını bulacaklar ya da yaratacaklar. Bu teknolojik üç adımlı sıçrama; Hawking, Wozniak ve Gates’in inandığından daha büyük. Soykırım vasıtalarına haiz bir düşünen makinalar elde etmek, öyle tırıvırı bir adım değil. Yani en azından…

Yapay zekanın (AI) mevcut durumu ya biraz yapaylığı ya da zekâyı ortaya çıkartıyor. AI, çok doğal ve algoritmik üç şeyin kesişiminden oluşuyor. İlki büyük bir data yığını, ikincisi bunların bu yapı ve alakayı bilgisayarın çok iyi anlayabileceği şekilde düzenlenmesi ve üçüncüsü bunları öğütmesi.

Bu üç maddenin bileşimi, makineleri neye itaat etmeleri için programlandıysa onun dışına çıkmayan zekâlar haline getiriyor. Bu aslında kesin olarak bir zekâ sayılmaz. Makinalar, becerilerine rağmen hâlen bir parçalar bütünü. Makinaların her evrim aşaması sonradan makinaların itaat edeceği insan eliyle yazılmış kodlardan oluşuyor.

Fakat tartışmanın hatırına, diyelim ki bir makina aniden uyandı ve bilinci yerine gelip insanların kökünü kazımanın en iyisi olduğuna karar verdi. Peki ya sonra?

Bizi zaptetme yeteneğine bir şekilde erişebilmiş olsun. Ölümcül bir programlamayla her sayıda makinayı kontrol etmesi gereksin, yoksa onu etkisizleştirebiliriz. Diğer makinaları bizim yardımımız olmadan silahlandırsın, yoksa onu durdurabiliriz. Makinaları mobilize bir şekilde kontrol edebilsin, yoksa ondan kaçabiliriz. Güç ağının güvenliğini sağlayabilsin, yoksa onu kapatabiliriz. Tamamen bizim kontrolümüzde olan makinaları kapatabilsin. Güvende olması lazım, yoksa onu hackleyebiliriz.

Eğer böylesi bir makina gelirse nereden gelebilir? Ordu tarafından geliştirilmiş sezgili ve sadistik bir makina korku yaratabilir; fakat en iyi AI beyinleri sadece ordu için çalışmıyor. Onlar aynı zamanda üniversitelerde ve Microsoft, IBM, Google gibi şirketlerin araştırma kollarındalar. Belki insanlık habitatı gibi organizasyonlar bünyesinde kamu finansmanlığı sağlamalıyız. Eğer ilk akıllı bilgisayar uyanır ve bütün evlerimizin inşası için ısrarcı olursa, onu kollarımızı açarak karşılayabiliriz.

 Senaryo 2: Makineler iş birliği yapacaklar

İkinci bir ihtimal makinalar ayrı bir cinse doğru evrilmeyecekler; fakat onun yerine bize eklenecekler. Makinalar, yaralanma veya yaşlanmadan dolayı aksayan biyolojik parçalarımızın yerini alacaklar. Yeni konular öğrenmek ve bunları uygulamak gibi görevler, bilgiyi indirmek ve sonra bilfiil çalışmakla olacak. Wikipedia bilgileri ve Google aramaları, kafamızdan doğrudan erişilebilir olacak.

Bu gibi değişiklikler, uğruna para ödediğimiz bireysel yetilerden kaynaklanacak. Vücutsal değişiklik ve yenilemenin ötesinde, beyindeki değişiklikler aslında yeni bir türün ortaya çıkmasına neden olacak. Homo saphiens, gezegenimizi homo mekanikus ile paylaşmak zorunda kalacak. Teknolojinin biyolojiden daha hızlı evrilmesiyle homo mekanikus, kendisini daha zayıf, daha aptal ve onlara çabucak erişebilecek derecede bir topluma uyum sağlamaya daha az yatkın olduğunu düşünen, değişikliğe uğramamış insanlara egemen olacaklar. Bu da devrimin formülü.

 Senaryo 3: Makineler hizmet edecek

Biyoloji, nihai olarak galip gelecek. Hatta makinaların da yardımıyla biyolojiyi daha iyi anlayacak ve beynin daha da yetkin bir bilgisayar olduğu ispatlanmış olacak.

DNA haritası, 90’ların teknolojisiyle sadece 13 senede çıkartıldı. Çok daha fazla yetkin makinalar, arkasına en iyi bilimsel beyinleri ve milyarlarca fonu alarak insan beynini, genomları haritaladığımız kadar hızlı bir şekilde haritalayabilecekler. Bu da tekillik için hesaplanmış eşit süre zarfında vuku bulacak.

Tam beyin kapasitemizin zincirlerinden kopmasıyla bir tür rönesans meydana gelmesi, insanların gezegen kuvvetlerinin sahibi olmasını ve bunun galaksinin kendisinde de uygulanmasını sağlayacak.

 Sonuç olarak;

İki seçenek insanlığı evrilmiş bir durumda bırakıp, esasen ekonomik ve sosyal kurallarımızdaki her şeyi değiştiriyor. Matematik, mühendislik ve üretim uzmanlığıyla insanlık sanat, felsefe ve sonsuzluğa kafa yormada özgür olacak.

Öyle mi acaba? Hayat, sanatı acaba onun hatırına yeterince takip etti mi? Kâşifler ve sınırları zorlayanlar, gerçekten yarıştan çekilebilirler mi? Bence çekilemezler. Bu, insanlığın birinden diğerine büyük meydan okumalarının olduğu bir zaman olacak.  Belki de hayatın anlamı daha büyük bir güç tarafından ispatlanamadı; fakat bunu belki de bu büyük güce evrildiğimizde öğreneceğiz. Tanrı bizi kendi suretinde yarattığını söylüyor. Fakat, teknolojiyle içimizdeki tanrıyı yaratmamız daha olası.

James A. Whittaker

Microsoft Mühendisi

Bu yazı, Campaign Türkiye’nin Temmuz 2015 sayısında yayımlanmıştır.