artwork

İst(c)an(nes)bul

11 yıl önce

0

Uçak indiğinde gözlerimi açtım. Bir gece önce sabahın ilk saatlerine kadar Türkiye’nin dört bir yanındaki üzücü olayları takip edip sabaha karşı yatınca böyle oldu. Geçen seneki ilk katılımımda oldukça heyecanlı ve meraklıydım ama bu sefer aynı uçakla gelen ve konuştuğum herkes gibi ben de içimde buruklukla başladım festivali takibe. Başlığımdaki gibi İstanbul ile Cannes birbirine girdi bu sene.

Hafta boyunca katıldığım on beş seminer ve sunum esnasında edindiğim izlenimler şu şekilde:

Tüketici beklentisi

İster bir film, ister yiyecek-içecek, ister bir hizmet ya da aklınıza ne geliyorsa, tüketici her neyi tüketiyor olursa olsun kendisinden bir şeyler bulma isteğini, yani kendi hayatına dokunulması beklentisi gerçeğini artık herkes kabullenmiş. Yaratıcılık en uç noktalarında bu beklentinin yerine getirilmesi için kullanılıyor.

İzlediğim örnek çalışmalar oldukça sofistike. Bunu da nereden düşünmüşler dedim birçoğunda ve aynı zamanda neden bu çalışmalar bizde olmuyor diye de içimden geçirdim.

Gerçi önce düşüncelerimizi rahatlıkla ortaya koyabileceğimizi hissetmeliyiz ki yaratıcılığın demokratikleştirilmesi de söz konusu olabilsin.

Akılda kalmak zor

Alman Psikolog Herman Ebbinghaus’un hafıza üzerinde yapmış olduğu çalışması hala geçerli. Anlattığınız her ne ise, şayet etkisini kuvvetlendirebilecek katalizör kullanmazsanız ilk yirmi dakikada %40’a yakın kısmı unutulabiliyor. Dokuz saat sonra da %36 civarı kalıntıları görebiliyorsunuz hedef kitlenizin aklında.

Unutulmamak için de klasik sunumların ötesinde tüketicinin her şeyden önce bir insan olduğu gerçeğinden hareketle onların anılarını canlandırmak ve kişisel konuları yakalayarak onları hikayenin içine çekmek, verilmek istenen mesajı kuvvetlendiriyor. Bu sayede daha kalıcı ve “marka avukatı” denilen sadık müşteri kitlesi oluşturulabiliyor.

Serbest atış

Bir önceki ay yazımda bahsettiğim yaratıcılık konusuna Google X tarafından “Moonshot-Ay Atışı” şeklinde yaklaşılmış. Dinlediklerimden anladıklarım şöyle;

Yaratıcılığın sınırları zorlayacak şekilde ortaya çıkartılabilmesi için öncelikle ortada çözülmesi gereken büyük bir sorun olmalıdır. Sonra, bu sorunu çözmek için radikal çözümler ileri sürülmelidir. Çözüme ulaşmak için de teknik anlamda “olmayan üzerinde” çalışmak gereklidir. Yani yaratıcılık teknolojiyi kullanarak çözüm üretmek değil yaratıcılığı kullanarak teknolojik çözümler bulmaktır.

Hiper-farkındalık

Bu ifade çok hoşuma gitti. Bence Millenials ve sonrasındaki Generation-G (Generous) “hiper-farkında” bir gençlik. Tahminimizin ötesinde bir takip yetisi ve bilince sahipler. Zira iletişim şekilleri tamamen mobil ağ üzerinden ve anında, canlı. Bu nedenle onlara dikkatli ve ölçülü, bir o kadar da açık ve mümkünse kontrol onlarda olacak şekilde yaklaşılmalı. Conan O’Brien’ın programının bir bölümünü #occupyconan şeklinde sunması ve tamamen bu jenerasyonun hazırladığı programı kullanması onlar ile iletişim kurmaya çalışmanın güzel bir örneği. Kendinden bir şeyler bulan izleyici kitlesi bu basit ve akılcı yaklaşımın geri kazanımı.

Bizim sahip olduğumuz bu jenerasyonu son bir aydır tanıdık. Conan O’Brien lafa #occupy diye başlayınca da ister istemez İstanbul’umu hatırladım.

Katılım ekonomisi

Bazı veriler oldukça ilginç. Örneğin bir milyar oyun-severin her gün bir saatini oyuna ayırması, her gün toplam 300 milyon saat Angry Birds oynanması, oyun-sever her dört kişiden birinin evde kalıp Call of Duty oynamak için iş yerini arayıp hasta olduğunu söylemesi gibi.

Zaman ayrılan yerleri gördüğünüzde “zaman ayrılan yerlerde” olmanın önemi de ortaya çıkıyor. Bir başka bakış açısı da bu inanılmaz sayıdaki katılımcının kuvvetinden yararlanarak yeni bir şeylere ulaşmaktır. Örneğin, Angry Birds oynayanların ortak bir amaç için çalışmaları temin edilse sadece 3 haftada yeni bir Wikipedia ortaya çıkartılabilir.

Yaratıcılık konusunda bizim de sahip olduğumuz yetenekleri ülkemiz için en iyi şekilde değerlendirebileceğimiz bir gelecek dileğiyle #dayanyaratıcılık.

Murat Çolakoğlu / PwC Türkiye Şirket Ortağı, Eğlence ve Medya Sektör Lideri

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Temmuz 2013 sayısında yayınlanmıştır.