artwork

Göster kimliğini!

11 yıl önce

0

Dijitalleşmeyle birlikte mahremiyet hayatımdaki en önemli konulardan biri haline geldi. PwC’nin Tüketici Mahremiyeti araştırması bu konuda önemli bilgiler ortaya koyuyor.

Günlerden pazardı ve nüfus sayımı yapıldığı için akşam saatlerine kadar sokağa çıkma yasağı konulmuştu. Televizyondaki nüfus sayımı özel programı da türkülere dönünce dayanamadık tabi. Yaş 16, evde kim tutabilir? Nüfus memuru gelip saymıştı nasıl olsa. Çıkıp dolaşmaya başlamıştık İstanbul’un boş sokaklarında. Bir keyif ki sormayın. Babamın uyarılarına rağmen minibüs yolunun ortasından yürüyüp sahile çıkan ara sokaklara ulaştıktan sonra, biz dört kafadara sadece sokaktaki kediler eşlik etmişti.

Tam sahil yolundan dönüşe geçmiştik ki, eyvah! Bir polis arabası ileriden U dönüşü yapıp hızla yanımıza yaklaştı. “Çocuklar ne yapıyorsunuz burada? Yasak var saat beşe kadar. Kimlikleriniz yanınızda mı?” Evet, Allah’tan kimliklerimiz yanımızdaydı ve biraz azar işittikten sonra hızla evlere dağılmıştık. Daha dün gibi hatırlıyorum.

Kimliğim… O zamanlar üzerinde kişisel bilgilerim olan ve korumam gereken tek şey oydu.

Neler var neler?

Şimdi ise annelerimizin kızlık soyadının (mesela) ikinci ve beşinci harfleri, ev ve cep telefon numaralarımız, banka müşteri numara ve parolamız, şifremiz, T.C. kimlik numaramız, Twitter, Facebook, Linkedin, Instagram giriş şifrelerimiz ve daha onlarcası hayatımızın korunması ve yönetilmesi gereken bir parçası durumunda.

Bahsettiğim mecraların kullanıcısı olmadan önce de aslında yıllar önce tek bir kimlik üzerinde kendi cüzdanlarımızda saklayıp koruduğumuz bilgilerimizin bir kısmını paylaşmak zorunda bırakıldık. Neden ve nasıl? İşte bu sorunun cevabı kritik.

İhtiyaç ve güven!

Elbette kişisel dünyalarımızı dijitalleştiren mecralar birtakım olanaklar sundu hepimize. Bankacılık işlemlerimizi oturduğumuz yerden hızla tamamlama, yıllardır görmediğimiz arkadaşlarımıza ulaşma, duygu ve düşüncelerimizi on binlerce kişiye birkaç saniyede ulaştırabilme ya da kişisel özelliklerimize göre uygun iş fırsatlarını yakalayabilme olanakları…

Önümüzde iki seçeneğimiz vardı. Ya şu ana kadar mahrem olduğunu düşündüğümüz bazı kişisel bilgilerimizi ardını görmediğimiz bir ekrana yazıp “Başvur/Submit” tuşuna basacaktık ya da bunlardan mahrum kalacaktık. Çoğumuz ilkini tercih ettik ve kendimizi kim olduğunu bilmediğimiz birilerine anlatmaya başladık.

İşin püf noktası burada. Kişisel bilgilerimizi paylaşmaya başlamadan önce birçoğumuz bekledik. Neyi? Güvenmeyi elbette. Zira insanın doğasında olan “güven” önceliği ihtiyaçlarımızı bir süreliğine de olsa erteleme sonucunu getirdi. Ama büyük çoğunluğumuz sonunda “güvendik”.

Güvendik ama kime?

Dijital dünyada kullanıcı olunduğunda “kişisel bilgiler karşılığında olanaklardan faydalanma” şartı konuldu. Bu noktada birçok kullanıcı sorulan sorulara karşılık şunları sorgulamaya başladı: “Kim soruyor?”, “Neden soruyor?”, “Karşılığında ne alacağım?”

PwC tarafından yapılan “Tüketici Mahremiyeti: Tüketiciler Neleri Paylaşmaya Hazır?” araştırmasında kişisel bilgileri “kimin sorduğu” konusu öne çıkıyor. Bu sorunun muhatabı tüketici gözünde güvenilir olmak zorunda ki, bu çok da kolay değil. Zira müşterinin güven tesisi ancak devamlılığı ve tutarlılığı, satış öncesi ve sonrası kaliteli ilişki düzeyi ile kanıtlanmış bir sürece bağlı. Ayrıca kendisine verilen bilgileri en iyi şekilde muhafaza edeceğine inanmak da var.

Paylaşımından çekinilmeyen konuların başında cinsiyet ve medeni durum, TV ve radyo program tercihleri, video, film beğenileri gibi konuların yanı sıra isim, doğum tarihi ve elektronik posta adresleri geliyor.

Cep telefonu numarası birçok tüketici açısından “paylaşılmaması gereken” özel bir bilgi olarak değerlendiriliyor. İletişim önceliğinin de elektronik posta ile yapılması gerektiğine ilişkin bir tercih belirtilmiş. Bunun da sebebi daha kontrol edilebilir olması.

İkinci aşamada “karşılığında ne alacağım?” sorusu geliyor. Burada da parasal olan ya da olmayan bazı menfaatler, örneğin, alışverişlerde indirim hakkı kazanma, bazı hizmetlerden ücretsiz yararlanma, bazı bilgilere öncelikle ulaşabilme hakkı gibi cevaplar verildiği görülüyor.

Bilgi paylaşımında 18-44 yaş aralığındaki grup daha açık görüşlüyken, 45 yaş üstü tüketicilerin ikna edilmesi için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiği anlaşılıyor.

2013 yatırım programında e-kimlik uygulaması var. Artık çipli kimliklerimiz olacak ve söylemler de değişecek: “Gösterin çipinizi!”

Murat Çolakoğlu PwC Türkiye Şirket Ortağı / Eğlence ve Medya Sektör Lideri

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Nisan 2013 sayısında yayınlanmıştır.