artwork

Ben, “İnsan!”. Sen kimsin?

11 yıl önce

0

İnsan; (taksonomik adıyla Homo sapiens- Latince “akıllı insan” veya “bilen insan”), Homo cinsi içerisindeki yaşayan tek tür. Anatomik olarak 200.000 yıl önce Afrika’da ortaya çıkmış ve modern davranışlarına 50.000 yıl önce kavuşmuştur.

Dik duruşa, görece gelişmiş bir beyine, soyut düşünme yeteneğine, konuşma (dil kullanma) kabiliyetine sahiptir. Bu yetenekleri Dünya’daki diğer türlerden farklı olarak kullanış amacı geniş araç-gereç yapımına imkan sağlamıştır. Kendisinin farkında olması, rasyonelliği ve zekası gibi üst düzey seviyede düşünmesini sağlayan özellikler insanı “insan” yapan özellikler olarak sayılmaktadır – Kaynak: Wikipedia

Size de garip geldi mi bilmiyorum ama bizim türümüzün de ansiklopedilerde yeri var. Çoğu zaman ne olduğumuz ve milyarlarca yıldır dönen Dünya’da aslında ne kadar kısa bir süredir yaşadığımızı unutuyoruz. Sanki hep vardık gibi. Ve bu unutkanlık ve bizim için tanımlanmış “yapılması gerekenler”in de yardımıyla “insan” olma önceliğimizi çoğumuz bir kenara bırakıyoruz.

Ama birileri bunun farkına vardı. Kim mi? Bana göre Millenials ve Generation G (Generosity) diye adlandırılan nesillerle birlikte temel insani özelliklerin yoğun kullanılması yönünde ciddi bir bilinç değişimi var.

Beklentilerini de anlamak zor değil. İnsani özelliklerimizi kullanmak yeter.

Anlama

Hayata bakış açıları, öncelikleri, tercihleri farklı. Anlaşılmayı bekliyorlar. “İş” öncelikleri değil. Bu nedenle çalıştıkları kuruma bağımlılıkları da yüksek değil. PwC tarafından yapılan Millenials at Work başlıklı araştırmaya göre işe yeni başlayanların sadece yüzde 18’i uzun dönemde aynı yerde kalmayı planlıyor. Bu nedenle birlikte çalıştığımız yeteneklerin devamlılığını temin etmek için onları “anlamaya” çalışma gibi bir önceliğimiz olmalı.

İletişim

Çalıştıkları kurumdan ayrı kişisel ve profesyonel hedefleri var. Amaç birliği beklentilerini karşılamalıyız. Bu da ancak etkin bir iletişim ile mümkün. Araştırmaya göre verdikleri cevaplar içinde en önemsedikleri konulardan biri bu.

Harvard Business Review Haziran sayısında yayınlanan bir makalede de iyi liderliğin artık iletişim temeline oturduğu ve “four i’s – intimacy, interactivity, inclusion, intentionality” prensipleri çerçevesinde organizasyonel iletişimin gerçekleşmesi gerektiği belirtiliyor. Okumanızı tavsiye ederim.

Geri bildirim

Zamanında ve dürüst olması gerekli. Nasıl olduklarını bizlerden sıkça duymak istiyorlar. Türkiye’de bu uygulama genellikle “yüzüne iyi, arkasından kötü” şeklindedir. Bu bir zihniyet değişimi gerektiriyor. İş hayatında yerini alan bu nesil değişime ön ayak olacaktır diye düşünüyorum.

Özgürlük

Bu başlığı yazdıktan sonra Queen’den “I want to break free!” şarkısını mırıldandım. Bizim içimizde var, onlarda nasıl olmasın? Millenials’ın da beklentisi esneklik. Yapılacak iş ve ne zamana kadar bitmesi gerektiği belliyse nerede ve nasıl tamamlandığının ne önemi var? Sizce var mı? Onlara göre yok. Araştırmadan, özellikle esnek çalışma saatlerinin çok tercih edildiği anlaşılıyor.

Eğitim

Sosyal ortamlar oluşturularak eğitim yapılmasını tercih ediyorlar. Bu, iş ortamından biraz olsun uzaklaşmalarına ve aynı zamanda meslektaşlarıyla bağlantı kurma, birlikte çalışma ve kendi network’lerini oluşturma imkanı sağlayacaktır.

Terfi beklentisi

Eskiden kıdem ve çalışma süresi terfi sürecinde belirleyici olurdu. Bu durum bazı organizasyonlarda halen geçerli olsa da artık yeni nesil yetenekleri elimizde tutabilmemiz için somut kanıtlarla desteklenen sonuçları dikkate alarak terfi kararlarımızı vermek durumundayız.

Ayrılma senaryosu

Yukarıda saydıklarımı yapıyor olsanız da buna da hazırlıklı olun. Zira en başta söylediğim gibi işe yeni başlayan Millenials grubunun mobilitesi oldukça yüksek.

Başta bahsettiğim Generation G (Generosity), yani Cömert Nesil de bilinç olarak daha çok “paylaşma, verme, yaratıcılık, işbirliği” felsefesi üzerine dayanıyor.

Daha neler göreceğiz bakalım.

 

Murat Çolakoğlu

PwC Türkiye Şirket Ortağı

Eğlence ve Medya Sektör Lideri

——————————————————————————

Murat Çolakoğlu kimdir?

1993 senesinde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olan Murat Çolakoğlu, öğrenimine devam ederken çalıştığı Dünya Gazetesi’nden sonra profesyonel iş hayatına 1 Ağustos 1993′de PwC Türkiye’de başladı. Çalışma hayatı boyunca PwC’de çeşitli seviyelerde sorumluluklar aldıktan sonra 2006 senesinde Şirket ortaklığına kabul edildi. Halen bu görevine devam etmekte olan Çolakoğlu, yerli ve yabancı şirketlere ve yatırımcılara vergi danışmanlığı yapmaktadır. Uzmanlık alanı Eğlence ve Medya Sektörü ve yanısıra Enerji Sektörüdür.

 

[arrowlist]

  • Bu yazı Campaign Türkiye’nin Ekim sayısında yayınlanmıştır.

[/arrowlist]