artwork

Tek ihtiyacınız kalem-kağıt

7 yıl önce

0

Tony Cullingham ekranlarınızı kapatıp elinize tekrar kalem-kağıt almanız gerektiğinizi söylüyor. Eğer iyi bir fikre ihtiyacınız varsa bunun yolu bir şeyler karalamaya başlamak.

Ekran kültürü yaratıcılığa zarar veriyor. Ne zaman genç ve yaratıcı bir bireyin bir çözüme ihtiyacı olsa bilgisayarına sarılıyor ve bu durum giderek artıyor. Ama maalesef aradıkları yaratıcı çözüm bilgisayar ekranlarında saklı değil. Orada sadece eski, zaten bulunmuş fikirler mevcut. Ve aslında biz dahil kimse bu eskimiş fikirleri istemiyor.

Bilgisayar dediğimiz şey darmadağın bir dolap, inanılmaz hızlı bir postacı ve aynı zamanda da zeki bir profesör olabilir. Ama kesinlikle yaratıcı bir araç değil. Özellikle de göreviniz ortaya yeni bir fikir çıkarmaksa. Beynimiz, kalemimiz bir yığın beyaz kağıt üzerinde gezinmeye başladığında çalışmaya başlıyor aslında. Ekranlarsa sadece tembelliğe itiyor. Yaratıcı bireyler kağıt kalemle harcadıkları zihinsel eforu ekran başındayken harcayamıyorlar.

Dünyanın dört bir yanında yapılan araştırmalar ekran başında çalışan insanların büyük bir çoğunluğunun kağıt kalemle çalışanlara göre çok daha sıradan olduğunu gösteriyor. Çünkü kağıt sizden daha yoğun bir zihinsel enerji ve bağlılık bekliyor. 2005 yılında, San José State University’nin yaptığı bir araştırmaya göre ekranı daha sık kullanan öğrenciler kısa yol bulabilmek için çok daha fazla zaman harcıyor. Zamanlarının çoğunu internet aramaları, taramaları ve anahtar kelime bulma çabalarıyla geçiriyorlar. Kağıt kullanan öğrencilerinse düşünmek için daha fazla zamanı oluyor ve beyinleri problemin ne olduğunu ararken daha aktif oluyor.

Ekranlar bizi yoruyor

Ekranlar enerjimizi çekip alan ışıklarıyla gözlerimizi rahatsız ediyor, bizi daha yorgun hissettiriyor. Kağıt ise bu özelliklerin tam tersine sahip. Bize sadece doğal ışığı yansıtıyor. Aynı zamanda dokuya, ağırlığa ve kendine has bir güzelliğe sahip duyarlı bir malzeme. Bir kağıda yazmanın ve çizmenin getirdiği fiziksel özellikler aynı zamanda bizim bilişsel sürecimizle doğrudan bağlantılı. Çünkü zihnimiz ve bedenimiz birbirine bağlı. Norveç’teki Stavanger Üniversitesi’nde Profesör Anne Mangen’in yürüttüğü çalışmaya göre beyinlerimiz bilgisayar gibi çalışmıyor. Bir şeyleri önce algılayıp sonra işlemiyoruz. Mangen, algılama ve işleme sürecinin bir olduğunu kanıtlıyor. Bunu ikili süreci kullanmanın en iyi yolu da malzememizin kağıt olması. Ne duyumsadığımız, bedenimizle ne yaptığımız ve ne anladığımız arasında yakın bir bağlantı var.

Kağıt klasik bir malzeme ve bizimle, kavrayabileceğimiz bir zihinsel dilden konuşuyor. Yıllarca ilhamına destek olduğu Leonardo da Vinci, Steve Jobs ve David Bowie gibi isimler de bu duruma örnek oluşturuyor. Fransız nöropsikoloji uzmanı Jean Luc-Velay’ın çalışmaları, el ile yazıp çizmenin beyinde farklı elektriksel uyarılar ürettiğini gösteriyor. Ekranlarla çalışırkense bu beyinsel uyarılar maalesef uykuda. Bu da neden pek çok zeki kurumun kağıdı sınıflarına geri getirdiğini açıklıyor.

Kağıt size kendi duygusal zihin haritanızı çiziyor. Size engellenmemiş düşüncelerin geniş yollarını, zihinsel mimariye göz atabileceğiniz yan yolları, çıkmaz sokakların merağını ve başınızı döndürecek rastlantısal atlıkarıncaları gösteriyor. Kağıt sizi esas hedefinize götürüyor: Büyük fikirlere. Ve bu yaratıcı süreci tamamen anlamınıza olanak sağlıyor.

Bir daha özetlemeniz gereken yeni bir şey olduğunda bilgisayarınızı kapatın ve kağıt kaleminizi elinize alın. Daha fazla fikre sahip olacaksınız, daha fazla değişik fikir bulacaksınız ve kesinlikle daha çok eğleneceksiniz. Eğer birisi çok kağıt harcadığınız hakkında sizi eleştirirse, bir reklam ajansı için değil Orman Komisyonu için çalışması gerektiğini söyleyebilirsiniz.

(Bu yazı bilgisayara geçirilmeden önce büyük bir kağıt üzerine yazılmıştı.)

Tony Cullingham
Watford Ad School, Program Lideri