artwork

Markanız samimi olmaya hazır mı?

8 yıl önce

0

Mindshare UK’in yöneticisi Helen McRae’nin sıraladığı 5 önemli öngörüyü markaların, ajansların ve yayıncıların dikkate alıp 2016 boyunca kendi şirketlerine uyarlamasında fayda var.

1.Makinelerin yükselişi

Mindshare olarak inanıyoruz ki, bizim yararımıza kararlar alabilen ve seçimler yapabilen yapay zeka (AI) destekli, otonom yardımcılar ile bu alan 2016’da rüştünü ispatlayacak ve günlük hayatımız içinde birçok noktada sürekli rol alacak.

Birçok büyük medya sahibinin bu alana önemli yatırımlar yaptığını da unutmayalım. Facebook’un derin öğrenme konusunda uzmanlaşan yapay zeka araştırma birimi var ve şirket şimdi videoları analiz eden, soruları cevaplamaya yardımcı olan, görsellerdeki insanları ve nesneleri tanımlayan teknolojiler geliştiriyor. Benzer şekilde Google da şirketin videolarda, görsellerde ve konuşmalarda nelerin olup bittiğini anlamasına yardımcı olmak için yapay zekayı kullanıyor.

Bu yüzden panikleyip masa altında saklanmaktan vazgeçelim ve yapay zekaya kucak açıp onu kendi avantajımıza kullanalım. Tüm markalar, ürünler ve hizmetler müşterilerle bağ kurmak isteyecekler, bu yüzden bu değişen çevrede nasıl davranılması gerektiğini hepimizin öğrenmesi gerekiyor.

2.Şimdi kültürü

Tüketicilerin her şeyi anında talep ettiği bir dünyada zamanlama, markalar ve pazarlamacılar için kritik öneme sahip. Tüketiciler daha kısa süreler içinde, çok sayıda platform üzerinden markalarla etkileşime geçiyorlar ve marka bağlılığının farklı seviyelerde olmasını bekliyorlar.

Tüketici yolculuğunu anlamak kilit bir konu olacak ve bu da doğru veri stratejisine sahip olmanın önemini gösteriyor. Yine de, sabırsız müşterinin yüzünde olumlu bir etki bırakmak için yerinde bir uygulama yapmak bazen zorlayıcı olabilir.

Bir reklamcı bakış açısıyla bakarsak, iletişim mümkün olan tüm yolculuk çıktılarına özel hazırlanmalıdır ve uyarlanabilir, tepkisel, bağlamsal, zamana duyarlı ve en önemlisi doğru mesajı doğru tüketiciye ulaştırmak adına doğru yerde ve zamanda olmalı.

Bir kez anı sağladığınızda, bir daha geri dönüş olmaz. Fakat tüketiciler “şimdi kültürü”ne geçiş yapma konusunda daha duyarlı olacaklar, bu yüzden sonunda sıkıntı çekmemek için bunu bir avantaj olarak görün.

3.Proximity 2.0

Yakınlık (Proximity) pazarlama yeni bir şey değil, fakat 2016’da teknolojinin giderek daha da gelişmesiyle, pazarlama alanını yeni bir ortama taşıyarak, tüketicilerle daha yeni ve ilgi çekici yollardan etkileşime geçmemize ve onların profillerini çıkarmamıza izin verecek.

Yalnızca ‘beacon’ların gelişimi devam etmeyecek, biyometrik dataların önemli rol oynamasıyla karmaşıklığın ve zarifliğin yeni katmanlarının eklendiği giyilebilir teknolojiler de görmeyi umabiliriz. Halka açık alanlardaki Wi-fi erişiminin artması ve mobil ağ teknolojisindeki avantajlar da markaların daha kişisel ve üç boyutlu deneyimler sunmalarına yardımcı olacak.

Yine de, veri ne kadar geçerli olursa olsun ve uygun iletişim için fırsat ne kadar çekici görünürse görünsün, lokasyon datasına saygıyla yaklaşmak kritik. Çünkü henüz basitçe, tüketiciler takip edilmek istemiyorlar.

4.Samimiyet

Markalar her zaman tüketicileriyle özel, duygusal bir bağ yaratmak için çabaladı ve ortaya çıkan teknolojiler artık bunu kelimenin tam anlamıyla yapabilecek olduğumuz anlamına geliyor. Biyometrik veri ve gelişmiş yüz tanıma teknolojisi bizlere nasıl hissettiğinizi görme imkanı veriyor ve biz de anında kişiselleştirilmiş metin ve görsellerle, temassal geri bildirimlerle, ışıkla, kokuyla ve sesle cevap verebiliyoruz.

Fakat bu yeni tekniklerin bu kadar konuşuluyor olmasına rağmen, endüstrimizin bu dünyayı kucaklamaya hazır olduğunu düşünmüyorum. Çalışma yöntemlerimizi değiştirmeye ve yeni yaratıcı yetenek üretimine ihtiyacımız var. Gerçekten entegre bakış açısıyla düşünebilecek ve bu tekniklerin ne zaman uygun olacağını ve nasıl kullanılacağını öğrenerek yönlendirecek insanlar gerekiyor. Konu insanların duyguları olunca, her zaman bir “dikkatli davranma” uyarısı olacaktır.  Birçoğu gizlilik endişesi duyacak ve onların nasıl hissettikleri kadar herhangi bir konudaki kişisel bilgilerini paylaşmak bazıları için ileri gitmek olacak. Bilginin büyük sorumluluğu da beraberinde getirmesi dolayısıyla, tüm  markaların buna kendilerini uydurmaları gerekiyor.

5.Her gün bağlantılı

Giyilebilir teknolojilerle hesaplamanın ve ana akıma girmeye başlayan nesnelerin internetinin üçüncü dalgasının eşiğindeyiz. Buradaki gerçek fırsat alanı her gün bağlantılı ürünlerden ve tüketiciler için değer yüklü hizmetler yaratmaktan geçiyor.  Her gün bağlantılı ürünler, hatırlatıcılar ve öneriler gibi tüketici hizmetleri vadediyor; hepsi de pazarlamacılar için eşi benzeri görülmemiş derecelerde kullanıcı datası ve davranışı üretiyor.

Buzdolabınız size sütü alışveriş listesine eklemeniz gerektiğini ya da şampuanınız cumartesi gecesinden önce bitebileceğini söylese de fiziksel dünyayla bağlantı kurmak, bu kendi alanlarında ya da herhangi bir yerde olsa da, markaların tüketicileri için daha zengin deneyimler sunabileceği anlamına geliyor.

Peki tüm bunlar ne anlama geliyor?

Yeni teknolojiler ve veri yönetim araçları markaların tüketicilerine, onların düşüncelerine ve duygularına daha da yakınlaşmalarına imkan veriyor. Bu çok güçlü olabilir, fakat tüketiciyi cezbetme ihtimali kadar korkutma ve geri itme ihtimali de var. Doğru veri ve içerik stratejilerini sağlamak – müşteriyi sıkmak yerine onun yararına kullanıldığından emin olmak için – hayati bir öneme sahip.

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Ocak 2016 sayısında yer almıştır.