artwork

Kahramanlar: Aura Cebilon

7 yıl önce

0

Yetenekli olduğumuza da kendi kendimize karar vermiştik. Sürekli birbirimizi övüyorduk ve bir süre sonra gerçekten yetenekli olduğumuzu düşünmeye başladık.

Herkes gibi bizim de rock grubumuz olacaktı. Herkesten farkımız, biz grunge seviyorduk. Çok sonra fark ettik; memlekette başka grunge grupları da varmış ama o dönem biz bundan habersizdik. Habersiz olduğumuz için farklı sayılırdık. Ve biz, az ünlü grunge grubu olmak istiyorduk. Ama az ünlü olmak tamamen bizim kararımızdı. Biz kendimiz istemiyorduk çok ünlü olmayı.

Az ünlü grunge grubu olmamızın önündeki tek engel paraydı. Çünkü yetenekliydik. Yetenekli olduğumuza da kendi kendimize karar vermiştik. Sürekli birbirimizi övüyorduk ve bir süre sonra gerçekten yetenekli olduğumuzu düşünmeye başladık. Başarmanın yarısı inanmaksa, başarıya artık çok yaklaşmış olmalıydık. Aşırı inanmıştık sonuçta. Elimizde bu büyüklükte bir inanmışlık varken, para engel sayılamazdı. Bu yüzden yaptığımız toplantıların birinde (Evet. Toplantıların), tüm para akışımızı (Evet. Para akışımızı) müzik kariyerimize (Evet. Kariyerimize) yönlendirmeye karar verdik.

Poğçalar arasında veya poğaçalar arasında

Eskiden poğaçanın doğru yazılışıyla şimdi olduğu kadar ilgilenmiyordum. Ama poğaçanın doğru yazılışı poğaçadır. Yani ilk yazdığım da doğru. O zamanlar yazdıklarım ise yanlıştı. Grupça yanlış şekilde çok fazla poğaça yazıyorduk. Çünkü poğaça imalathanesi Kumburgaz’daydı. Grunge yapmak için kaldığımız poğaça imalathanesi.

Orada kalmak zorundaydık çünkü stüdyomuz Kumburgaz’daydı. Ama biz Kumburgaz’da değildik. Biz Sefaköy’deydik. Cennet Mahallesi’ndeydik. Şehir merkezinin dışında oturmamıza rağmen, biz bile Kumburgaz’a yakın değildik. O kadar uzaktı Kumburgaz. Biz de git gel yapmamak için arkadaşımızın çalıştığı bir poğaça imalathanesinde kalıyorduk. İşte bu yüzden çok fazla yanlış şekilde poğaça diyorduk. Ayrıca arkadaşımıza poğaça yapımında yardım ederek karnımızı bedavadan doyuruyorduk. Yani gece poğaça, gündüz grunge yapıyorduk.

Poğaçalar arasındaki birkaç günden sonra bunun pek sağlıklı bir fikir olmadığına karar verdik. Gerçek anlamda sağlıklı olmayan bir fikirdi. Eve çıkmalıydık. Konserlerden sonra partilenen dubleks ya da tripleks bir eve. Evi büyük hayal ettik çünkü az ünlü olsak da çevremiz genişti. Gelen giden çok olurdu. Bu yüzden çalışmalı ve para kazanmalıydık.

Grunge ve su arıtma cihazı

Grup olarak çalışmaya karar verdikten sonra iş bulmamız uzun sürmedi. Çünkü bass’çımız bizden yaşça büyüktü ve iş güç sahibi insandı. Kendisi pazarlama sektöründeydi. Pazarlama sektörünün su arıtma satış kolunda… Bu şekilde bir solist, bir gitarist ve bir baterist olarak su arıtma cihazı satmaya başladık. Böylece tarihte belki de ilk defa, grunge ve su arıtma cihazı kelimeleri yan yana bir anlam ifade ediyordu. Bu arada prodüktörümüz aile işini devam ettirdiği için bize katılmadı (Evet. Prodüktörümüz).

İlk haftaya fırtına gibi başladık. Ekmek almaya parası olmayan insanlara bile çatır çatır su arıtma cihazı satıyorduk. Satmalıydık da. Çünkü onların ekmek almaya parası yoksa bizim de gitar almaya paramız yoktu. Anca pena, baget gibi şeyler alabilecek durumdaydık. Zaten işin içinde yalan da yoktu. Mantıklı olan almaktı. Aldılar da. Ve paralar yavaş yavaş gelmeye başladı.

Yine toplantılarımızın birinde, daha önce hiç düşünmediğimiz bir konu açıldı: Grubun adı ne olacaktı? Biraz düşündükten sonra bir isim önerdim ve bu isme herkes saygı duydu: Aura Cebilon. Grup ismi olmak için tınısı güzeldi, aurası vardı ve sattığımız su arıtma cihazının adıydı. Az ünlü grunge grubu olmaya giden yoldaki en büyük desteğimizin, namusumuzun, kahramanımızın adıydı… Gerçi kahramanımızın adının telifi alınmıştı. Ama biz ileride az ünlü olacağımız için ismimiz marka yetkililerine ulaşmayacaktı ve telif sıkıntısı yaşamayacaktık. Grubumuzun adı ve işi varken geriye kalan tek şey bu şekilde düzenli çalışarak grunge’ımızı (Evet. Grunge’ımızı) geliştireceğimiz stüdyoyu dizmekti. Tabii bir de insanların kırmızı plastik bardaklarla içtiği, çeşitli kimyasalları dilediği gibi kullandığı o dubleks ya da tripleks evi kiralamaktı. Kiralayamadık. Daha ilk hafta kazandığımız paranın çoğuyla içtik. Kişi başı 300 lira gibi bir meblağ bizi baştan çıkarmıştı. Bu nedenle müzik kariyerimize para akışı sağlayamadık. Sonraki haftalarda da sağlayamadık. Az ünlü grunge grubu olamadık. Ama Aura Cebilon’u hiç unutmadık.

Sercan Demircioğlu
BLAB Metin Yazarı

Bu yazı ilk olarak Campaign Eylül 2017 sayısında yayımlanmıştır.