artwork

İşimiz esasen insan odaklı

7 yıl önce

0

Bu yıl Cannes Lions’ta yenilikçi sosyal projeleriyle adından söz ettiren Memac Ogilvy & Mather’ın Art Direktörü ve Designer’ı Naz Yunt ile konuştuk.

Bu yıl Cannes Lions’ta sosyal sorumluluk projeleri damgasını vurdu. Memac Ogilvy & Mather da bundan nasibini alan başarılı ajanslardan oldu. “Potatoes on Mars” Health & Wellness kategorisinde Altın, Innovation kategorisinde Gümüş, PR kategorisinde Gümüş Aslan getirirken 4 kategoride de kısa listeye kaldı. Bu yıl pek çok global ödül alan “Tummyfish” projesi de Mobile kategorisinde kısa listeye kaldı. Tüm bu projelerin arkasındaki kreatif ekipte ise Türkiye’den genç bir isim görüyoruz: Art Direktör ve Designer Naz Yunt. Reklamcılık kariyerine ağırlıklı olarak yurt dışında devam eden Naz Yunt ile Cannes başarısını ve yurt dışında çalışan bir kreatif olmanın inceliklerini konuştuk.

Merve Eker Kendinden ve meslek hayatından bahsedebilir misin bize? Yurt dışında çalışmaya ne zaman başladın?
Naz Yunt Yaratıcı bir aileden geliyorum. Annem evimizin inventörüdür. Patentlerini almayıp icat ettiği, hayatı kolaylaştıran, binlerce icatı vardır evin içinde. Babam da bir çizgi ustasıdır ve çizgi roman meraklısıdır. Bunlar da gelişmemde etken olan önemli olgular. Tabi bir sitcom tadında anneannem, dedem ve teyzemleri de geçemeyeceğim. Onlar da yaratıcılığımda her zaman çok etken olmuşlardır. Kısacası bu benim yaşantımdı ve kendimi çok rahat bir şekilde bu mesleğin içinde buldum. Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun olduktan sonra Kadir Has Üniversitesi’nde burslu olarak Grafik Tasarımı bölümüne girdim ve fast forward Türkiye’de reklam sektöründe birkaç yerde staj ve sonunda işe girip 1,5 yılın ardından Katar’a yerleştim. Babam o zaman orada görev yapıyordu ve ben de bunu fırsat bilip 2013 yılında ilk ciddi reklam ajansındaki deneyimime Ogilvy & Mather’da başladım. Doha çok küçük bir şehir ve o zaman o şehirde reklam sektörü daha yeni yeni oturmaya başlamıştı ben de bu yüzden orada çok portfolyo büyütemeyeceğimi düşünüp farklı şehirlerin arayışlarına girdim ta ki bir yıl sonra Dubai ile tanışana kadar. Dubai için Orta Doğu’nun New York’u denilebilir. İnsanlar hep sorar Dubai de nasıl yaşıyorsun diye, ben de buradan pek farkı yok derim hep. Yaz sıcakları haricinde. Kültür farkı var evet ama ben orayı Arap ülkesi olarak görmekten çok, Expat’lerin yaşadığı bir dünya olarak değerlendiriyorum. Tabii en güzel yani, dünyanın her köşesine ulaşmak Dubai’den çok kolay. ‘The Hub of the World’ diye geçer zaten. Şimdi üç yıldır Dubai’de çalışıyorum.

Merve Eker Cannes Lions’ta başarı elde eden The International Potato Center için hazırladığınız “Potatoes on Mars” ve Nestlé için hazırladığınız “Tummyfish” projelerinde senin adını görüyoruz. Bize bu kampanyaların hikayesinden kısaca bahsedebilir misin?
Naz Yunt “Potatoes on Mars” projesi geniş bir ekibin çalışması ve ben bu çalışmaya dahil oldum. Will Rust benim Dubai Ogilvy’ye başladığım sene o da Executive Creative Director’üm olarak ajansa alınmıştı ve bu büyük projeyi de yanında Dubai’ye getirdi. Will Rust bu fikri Lima’ya gittiğinde ulaşıyor. Orada International Potato Center’daki birkaç kişi ile görüştükten sonra öğreniyor ki hali hazırda bu fikri geliştirmek ve insanlığa duyurmak üzere bu center’da bir çok çalışmalar yapılıyor. Aynı zamanda öğreniyor ki Peru Lima’nın doğal koşulları Mars’ın toprak yapısına en yakın bölge. Evet sizin de aklınızdan geçiyordur eminim bu fikrin “The Martian” filminden esinlenildiği. Önemli olan bu projenin hayata geçirilmiş olması. Özetle patates, havası suyu olmayan Mars’ta bile yetişiyorsa dünyanın iklimi uygun olamayan, kuraklık kıtlık çeken bölgelerinde de yetişip oradan yaşayan insanlara umut sağlayacak sosyal bir proje amacıyla ortaya konulması çünkü patates insanın hayatta kalabilmesi için gerekli olan tüm besin değerlerine sahip ve her türlü ortamda yetişebiliyor. Ben de bu sayede dünyada 65 çeşit patates bulunduğunu ve patatesin de ne kadar faydalı bir besin olduğunu detayları ile öğrenmiş oldum. Çocukluk hayalim olan NASA ile çalışmanın, küçük de olsa gerçekleşmiş olması beni inanılmaz şekilde mutlu etti.

Tummyfish de tamamıyla bana ve iki kişilik bir ekibe ait olan bir proje. Nestlé’nin kendi su ürününü satmaya yönelik bir proje olarak birkaç düşünce oluşmuş; belki de bu yüzden Cannes’da beklentimizden daha düşük bir ilgi gördü maalesef. Halbuki Nestlé’nin girişim bölümü olan “United for Healthier Kids” altında yürütülen bir projedir. Bu proje dünyada çocuklara sağlıklı bir yaşamı sevdirerek, eğlendirerek ve aileleri eğiterek ortaya çıkmayı amaçlamıştır. Şu anda birkaç ülkede de bulunan bu girişim Orta Doğu’ya açıldığında Ogilvy, Nestlé’nin bünyesinde bu projeye destek olmak istedi. Üç kişilik kreatif takımlar kuruldu ve bize üç ayrı brief verildi, ben o takımların içindeydim. Bu brief’lerden biri “çocuklara su içme alışkanlığını nasıl kazandırabiliriz ve sodalı içeceklerden nasıl uzak tutabiliriz?” sorusuna yaratıcı çözümler bulmaktı. Ekipten biri ile ne kadar komik olur midemizde bir balık yaşıyor olsaydı ve ona bakmamız gerekseydi diye konuşarak bu fikri bulduk. Proje de su şekilde gelişti özetle; çocuklar hikayelerde duydukları şeylere inanırlar ve bu sayede renkli ve canlı bir hikaye kitabi ile birlikte yarattığımız mobil aplikasyonla midelerinde küçük bir balık yaşadığını ikna ederek onu anca su ile hayatta tutabileceklerini ve bu sayede onu mutlu ve sağlıklı kılabileceklerine inandırmaya çalıştık. Cannes’da çok ses getiremese de Lovie Awards’da 1 Altın, One Show’da 1 Gümüş kalem ve Dubai Lynx’de Branded Entertainment kategorisinde Grand Prix, 1 Gümüş ve 2 Bronz ödüllerini eve getirdi.

Merve Eker Her iki kampanya da iyi bir amaç için hazırlanmış işler. Artık Cannes Lions’ta ödül almanın yolu biraz da sosyal sorumluluk odaklı olmaktan mı geçiyor?
Naz Yunt Sosyal sorumluluk almak yaptığım işin bir parçası çünkü bizim işimiz esasen insan odaklıdır. İnsanlar neticede kendilerine yararlı ürünlerin reklamlarını izlemek ve insan için yapılmış projelere odaklanmak isterler bu nedenle yorumunuza katılıyorum. Ödül almanın yolu sosyal sorumlulukla yakın bir ilişki kurmaktan geçmektedir.

Merve Eker Türkiye’den katılan işleri nasıl değerlendiriyorsun?
Naz Yunt Ülkemizden de son yıllarda bu konulardan çok başarılı işler çıkıyor. Dolasıyla katılan işleri genel olarak çok beğeniyorum. Tabii ki bizim işlerimizde de ve Türkiye’den gelen işlerde de daha da gelişmek ve iyileşmek için bir alan bulunmakta.

Merve Eker Kariyerinde sana en çok gurur yaşatan başarın neydi?
Naz Yunt Geçen yıl aynı yıl içinde iki kere üst üste Dubai Lynx’in bünyesinde olan Young Lynx ve Cannes Lions’ın bünyesinde olan Young Lions ödülünü kazanmak benim için gurur verici bir başarı oldu. Kendi ve takım partnerimin başarısıyla Young Lions ödülünü Birleşik Arap Emirlikleri’ni temsil etmek amacıyla Cannes’da Cyber kategorisinde yarışmaya gitmek beni çok mutlu etti. Zaten hedeflerimde olan bir şeydi Young Lions’ta altın ödülünü kazanmak onu da başardığım için kendimle gerçekten çok gurur duyuyorum. Şimdi yeni hedeflerin peşine!

Merve Eker Yurt dışında çalışan Türk bir kreatif olmanın zorlukları ya da avantajları var mı? Bizden farklı olarak gördüğün neleri söyleyebilir misin?
Naz Yunt Yurt dışına çıkmadan önce Türkiye’de de kısa bir sure çalışmıştım. İşin zorlukları hemen hemen aynı denilebilir. Çalışma temposu, saatleri çok farklı değil, herhalde ondan istesen de pek kurtulamıyorsun; fakat çok farklı bir çalışma ortamı olduğu kesin. Dubai ile örnek verirsem eğer; dünyanın her köşesinden gelen farklı kültürlerle zenginleşmiş bir ülke olduğu için, bir kreatif için çok güzel bir avantaj denilebilir. Şu anda herhalde en az 10 tane ülkeden tanıdığım ve yakın çalıştığım kreatif arkadaşlarım var diyebilirim. En güzel yanı da bu ülkelerden öğrendiğim şeyler. Farklı ülkeler farklı yetenekler. Japonya’dan gelen bir designer arkadaşımdan inanılmaz bir estetik gözü kaparken, Brazilyalı kreatif direktörümden reklam sektöründeki ödül kazandıran işler nasıl yapılırdan tut Fas’tan gelen strateji planlamadan konkura kısa ve öz insanları sıkmayan nasıl kreatif bir sunum hazırlanabilire kadar bir çok daha örnek verebileceğim bir kreatif ortamda çalışıyor olmak çok güzel bir şey. Türkiye’de olmayan en büyük fark bu diyebilirim. Yurt dışında yaşamanın sizi daha açık görüşlü olmaya, insanları daha çok dinlemeye ve anlamaya, yargılamamaya yönelten bir ortam yaratması da çok büyük avantaj. Bu da sizin kesinlikle daha iyi kreatif olmanızı sağlıyor. Çünkü kreatif bir insanın sadece yaratıcılığına bakılmıyor, onun insanlarla olan ilişkilerine çok büyük önem veriliyor. Ayrıca daha çok öğrenmeye yönelten bir alışkanlık edinmeye başlıyorsunuz ister istemez. Zorlukları her insanın yaşadığı zorluklardır kesinlikle. Oradaki ülkenin hayatına hemen adapte olamamak bir anda farklı bir ortama ve sizi yeni alışkanlıklara yönelten bir hayatınızın olması bir kreatifi ilk başta dengesiz bir hale sokabiliyor fakat sabırlı olduktan ve hayatınızın bu yöne doğru gitmesine izin verdikten sonra o çok güzel bir şeye dönüşüyor, “Benim ikinci evim.” diyecek kadar yaşadığınız şehri sevmeye başlıyorsunuz.

Onun dışında ilk başta küçük bir zorluk olan fakat sonradan da çok iyi bir avantaj olan dil faktörü var. Özellikle metin yazarları için bu daha büyük bir zorluk olabilir. Fakat eğer kreatif bir insan yurt dışına açılmak ve orada çalışmak istiyorsa bunu bilmeden kesinlikle gitmemelidir. Tamamıyla size kalmış bir şey bence zorluklar her yerde var ama sizin nasıl o zorlukları daha iyiye yönelik bir hayata çevirmenize bağlı. Yurt dışına çıkıp da hala iyi bir deneyim elde etmiyorsanız da onu da zorlamanın da anlamı yoktur zaten. Ama kesinlikle kreatif bir insanın bir sene de olsa yurt dışında yaşaması ve orada deneyim edinmesini tavsiye ederim.

Merve Eker Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musun?
Naz Yunt Evet, belki ilerde.

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Temmuz 2017 sayısında yayımlandı.