artwork

iPhone yaratıcılığı öldürüyor mu?

7 yıl önce

0

Ogilvy’de kreatif direktör olarak çalışan John Long, yaratıcı sektörü anlatırken akıllı telefonunuz kılığındaki o doyumsuz parazitin sizi işinizde her gün daha kötüye götürdüğünü söylüyor.

Eğer bir yaratıcı bir sektörde çalışıyorsanız akıllı telefonunuzdan nefret etmelisiniz. Çünkü kendisi, yaratıcılığı sülük gibi çeken bir parazit gibi. Her gün işinizde daha da kötüye gidiyor, her gece canınızı sıkıyor ancak yine de sizi hayata döndürüyor. Sürekli yanınızda tutuyorsunuz çünkü sürekli eğlenmenizi sağlıyor.

Steve Jobs bu metal ve cam eklerini tüm vücudumuza bağlamadan çok önce, David Ogilvy, “büyük fikirler” olarak adlandırdığı şeyi, etkileyici yaratıcılık üretmek için bir yöntem buldu. “Uzun süren bir yürüyüşe çıkmak ya da sıcak bir banyo almak” önerdi.

Bu eylemlere bir göz atın. Dikkat, Ogilvy, radyo dinlemeyi, bir şey okumayı veya bir fotoğraf albümüne müdahale etmeyi ya da her üçünü de aynı anda yapmayı tavsiye etmedi. Kendinizi eğlendirmenin zihninizi kesintisiz bir şekilde dolaştırmanın yaratıcı fikirlerin kutusunu açtığını biliyordu.

Kendinizi eğlendirmenin telefon hattını “baygınlığınızdan” kısa devreye sokacağını ve yaratıcı fikirlerin kilidini açmanın anahtarının aklınızın kesintisiz şekilde dolaşmasına izin vermek olduğunu biliyordu.

Öyleyse, Ogilvy’ye göre harika bir çalışma yapmak için biraz sıkılmış olmanız gerekiyor.

Bir dakikalığına geri adım atalım.

1967’de hatta1997’de bir brief üstünde çalışan görsel ve yazar ekibini düşünün. Onlarla birlikte odada ne var? Wi-Fi yok. Dizüstü bilgisayar yok. Akıllı telefonlar, tabletler veya giyilebilir ürünler yok. Sadece duvarlar, bir sürü boş sayfa ve dolaşan zihinleri… Saatlerce. Bunu sadece hayal etmek bile endişelenmenize neden oluyor, değil mi?

Şimdi o sahneyi bugün düşünelim.

Takım arkadaşınızla birliktesiniz. İkiniz yeni bir müşteri için kısa bir çalışma yapıyorsunuz. Dolayısıyla doğal olarak dizüstü bilgisayarınızı açıp son reklamları ve son rakipleri hızlıca tarıyorsunuz. Birinden bir şey dinlerken bir parçayı kulağınızı yakalar. Ve onları geçen yıl Governors Ball’da görmemiş miydiniz? Hadi kontrol edelim. Sonra ortağınız bir saat içinde bir toplantıya katılıp katılamayacağınızı soran bir e-posta alır, ardından söz konusu toplantıyı iptal eden bir metni alırsınız. Sonra Facebook’da yayınladığınız GIF’i ilkokuldan bir arkadaşınız beğenir. Ve ardından da başka bir ajansta braber çalıştığınız pek de yetenekli olduğunu düşünmediğiniz bir arkadaşınız Twitter’daki şakanızı “retweet”ler.. Sanırım ne demek istediğimi anladınız.

Bu artık işinizi incitir olmuş. Beynimiz sürekli ya çok eğleniyor ya da çok meşgul. Bu da kaçınılmaz bir şekilde yaratıcılığımızın daha akılcı ve daha az da ilginç bir hal aldığı anlamına geliyor. Çok sayıda yetişkinin ekran bağımlısı olduğunu bilmek gerçekten de çok üzücü. Ancak bu sıkıntı çoğunun kariyerini tehdit etmiyor. Korkarım, kreatifler bu konuda çok daha uyanık olmalı. Bu yüzden uzun bir yürüyüşe çıkın. Pencereyi açın. Aklınızın bulutlarda dolaşmasına izin verin. İşte iyi şeyler burada.

John Long
Ogilvy Kreatif Direktörü