artwork

Fikri tercüme etmiyordu, fikrin sahiplerindendi

7 yıl önce

0

Erol’la ilk karşılaşmamız bizim evi ziyaretiyle olmuştu. Elinde hediyesiyle gelmişti. Bektaşi taşı getirmişti bize. Bir seçim öncesiydi. Kampanya hazırlığındaydı. “Ben muhafazakar seçmeni iyi tanıyorum. Sen şu endişeli modernleri nasıl görüyorsun, onlar ne duymak istiyor” diye girmişti sohbete. O gün uzun uzun Türkiye, siyaset ve reklam konuştuk. Ondan sonra hemen her seçim öncesi bir kahvemizi içmeye geldi. Görüşümüzü sordu. Dost olduk.

Erol’u AK Parti hareketinin reklamcısı sıfatına indirgemek hata olur bence. Onu bu hareketin fikir mimarlarından biri gibi gördüm ben hep. Partinin isminin konmasından Türkiye’ye ne demesi gerektiğine kadar Erol bu iş için tutulmuş bir profesyonel değil, hareketin içinden biri olarak oradaydı.

Bence zaten başarısının bir nedeni de buydu. Ben reklamcı kiralamış siyasilerin hep ikinci sınıf siyasetçi olduğunu düşündüm. O yüzden bugüne kadar hiçbir partiye de reklam yapmaya kalkmadım. Büyük siyasi fikirler ve hareketler her zaman kurucularının kendi meselelerini kendilerinin ifade etmesiyle büyüyor. Erol da bu insanlardan biriydi. Bir fikri tercüme etmiyordu. Fikrin sahiplerindendi. Yanlış bilmiyorsam darbe gecesi sokağa öfkeyle fırlaması da ondandı. Erol benim gözümde böyle bir düşünce insanı ve aksiyonerdi. Reklamcı olarak sade konuşmanın etkisini, sokakları fethetmenin önemini, müziğin birleştirici gücünü, Türkiye insanının tutku ve zaaflarını çoğu reklamcıdan daha iyi biliyordu ama bunlar bir reklamcıyı demokrasi kahramanı yapmaya yetmez. O bir reklamcıdan fazlasıydı bana göre.

Serdar Erener

AdMan

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Haziran 2017 sayısında yayımlandı.