artwork

Acıya “sahne senin” diyoruz

7 yıl önce

0

dsm group kurucusu ve başkanı Alper Sesli ile Türkiye’deki etkinlik sektörünü ve yakın zamanda hayata geçirmeyi planladıkları yeni etkinlik planlarını konuştuk.

Eski pazarlama taktiklerinin artık işe yaramadığını, tüketicinin deneyimlemeye ve hikayelere çok fazla önem verdiğini konuştuğumuz bir dönemde, başarılı ve cesur etkinliklerin bir parçası olmak markalar için önemli. Türkiye’nin önde gelen yaratıcı etkinlik ajanslarından dsm group da Mart ayındaki Doğrudan Pazarlama Ödülleri’nde “En Cesur Müşteri” ödülünü alan ilk ajans olarak bu alandaki başarısını gösterdi. İstanbul Coffee Festival, Coffee Weekend ve İCAF’ı hazırlayan ve önümüzdeki aylarda Acı Fest gibi enteresan bir kurguyla karşımıza çıkmaya hazırlanan dsm group’un kurucusu ve başkanı Alper Sesli, Türkiye’de etkinlik sektörünü, markaların bu alana ilgisini ve yeni etkinlik planlarını anlattı.

Seda Büktel Acı Fest konseptiyle bir etkinlik düzenlemeye hazırlanıyorsunuz. Bu etkinliklerde temanızı ve takviminizi neye göre belirliyorsunuz? Ve neden acı?
Alper Sesli Uzun yıllardır “marka deneyimi artı tüketici” deneyiminin bir araya geldiği yepyeni bir etkinlik yapısı üzerine çalışıyorduk. İsmini “deneyim ekosistemi” olarak adlandırdığımız; yaklaşımını, içeriğini, kurgusunu, öyküsünü her şeyini bizim temalandırdığımız yepyeni bir pazarlama platformu sunduk ülkemize. Burada tüketici ile markaların ortak deneyimlerinin yaratıldığı çoklu iletişim kanallarının bütünü devrede. Geleneksel etkinlik ve 360 derece pazarlama esaslı teorileri aslında dönemin dışına ittik bu ekosistemle. Bu noktada deneyim ekosistemi ile gerek dünyada gerek ülkemizde şirketlere yepyeni bir fırsat sunuyoruz. Bu bağlamda İstanbul Coffee Festival (İCF), Coffee Weekend (CW), İstanbul Comics & Art Festival (İCAF, tüketicisiyle çok yüksek etkileşim yakaladı. Bu da markalar için olağanüstü bir fırsat yarattı.

Gelelim Acı Fest’e. İstanbul ve Ege ağırlıklı olmak üzere ülkemizde uzun süredir tüm gastronomik çabalara, yeni şeflere, geleneksel aşçılara rağmen kadim Anadolu mutfağının lezzetseverlerle birleştiği kitlesel, eğlenceli, öğreten ve deneyimleten bir etkinliğin olmamasının eksikliği hissediliyordu. Bulunduğumuz yerden bakınca kültürlerin kesişim noktası olmanın verdiği olağanüstü mutfak mozaiğine sahip bir coğrafyada “iyi bir etkinlik” kurgusu yaratmamak olmazdı ve Acı Fest aslında böyle doğdu.

Neden acı? Dünyanın en önemli biber üreticisi ülkelerinden biriyiz. Kadın ve erkek ayırt etmeden neredeyse zeytinyağlılar hariç her yemeğe biber atma refleksine sahibiz ya da ince bir sivri biberi keyifle tüketen bir toplumuz. Saksılarda, balkonlarda acı biberler yetiştiriyoruz. Acı, dünya üzerinde inanılmaz fırtınalar estiriyor. Japonya’dan Meksika’ya, Hindistan’dan ABD’ye kadar her yerde ve her lezzette olağanüstü bir eşlikçi ya da başroldeki oyuncu. İşte bu oyuncuya ilk kez “sahne senin” demeye karar verdik.

Seda Büktel Bu yeni festivalde katılımcılara acıya dair ne gibi deneyimler sunulması planlanıyor?
Alper Sesli Yerküre üzerindeki en inanılmaz acılardan en lezzetli acılara kadar deneyim noktaları olacak kesinlikle. Anadolu topraklarında yetişen tüm acılara da ev sahipliği yapmak arzusundayız. Bunun dışında tüm dünyada hızla yükselen Artisan BBQ kültürüne, buna bağlı en iyi et pişirme metotlarından bıçak kullanma tekniklerine, soslama ve sos yaratma eğitimlerinden acının pişirmenin hangi kademelerinde sahneye girdiği ve çıktığı inceliklerine, acı yeme yarışmasına, evde acı biber üretme, büyütme bilgilerine ve uygulamalarına, ülkemizin yerel lezzetlerine ve yerküre üzerindeki önemli şeflerin canlı pişirme ve canlı anlatım alanlarına kadar herkesin deneyim paylaştığı bir ortam hayal ediyor ve buna dolu dizgin çalışıyoruz.

Seda Büktel Burada markalar için nasıl bir ekosistem yaratıyorsunuz? Bu platformlarda yeni markalar ortaya çıkması mümkün mü sizce?
Alper Sesli Bu konuda İCF olağanüstü fırsatlar yarattı. İlk festivalde kahve dükkanı olmayan bir marka bugün festivalle başlayan süreçte İstanbul, New York ve Dubai’de aynı marka ile kahve dükkanlarına sahip. Küçük markaların binlerce yeni kahveseverle tanışma ve markalarını bu kitleye ifade etme şansını yarattı festival. Bu bağlamda AcıFest’in ülkemizin en büyük eksiklerden olan “chief owned restaurants”ın oluşmasına büyük fırsatlar sağlayabilecek bir platform olacağı görüşündeyim. Geleneksel muftağımızın taze içerikleri ve lezzetlerini yepyeni yorumlarla şekillendiren şeflerle uluslararası yatırımcıların eğlenerek, fakat öte yandan birbirlerini keşfederek bir arada olabilecekleri bir platform olması da 2’nci yıl planlarımız dahilinde.

Seda Büktel Etkinlik konusunda gerek katılım gerekse organizasyon kalitesi açısından Türkiye’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Alper Sesli Çok ciddi eksikler var. Birincisi etkinlik alanları (venue’ler) çok az. Aynı anda 150 stand 7-8 bin kişinin bir arada olabileceği, kolay ulaşımlı açık alan neredeyse kalmadı. Tarihi binalar etkinlik binası olmaktan uzaklaştı. Kapalı alanlar ise korkunç kasvetli, soğuk ticari bina görünümleriyle fuar ve kongre dışında hizmete uygun değiller. Bu da doğal olarak az bir alan mevcudiyeti ama yüksek taleple inanılmaz alan maliyetlerine yol açıyor. Bu da işin fiyatını artırıyor. Herkes döviz üzerinden fiyatlama yapıyor halen.

İkincisi vergi. Vergi işi ayrı bir zorluk. Basit bir etkinlik biletini ele alalım. Siz katılımcıya 20 TL’den bilet satıyorsunuz. Bu bilette neler var peki? Online bilet satıyorsanız, online bilet platformları sizden yüzde 10 alıyor artı katılımcı kredi kartı ile öderse yüzde 3 ek alıyor artı canlı müzik varsa telif haklarına muhatap kurumlara satıştaki biletin yüzde 7’sine kadar fiyatlıyorlar. Ayrıca belediyeler rüsum vergisi olarak yüzde 10 ile yüzde 20 talep ediyorlar. Kazayla içerde yerli ya da yabancı festival içerikli bir film gösterilirse yüzde 20 ve yüzde 50 oluyor oranlar. Ayrıca organizatörün yüzde 18 KDV ve yine organizatörün yüzde 20 gelir vergisini düşünce 20 TL’lik biletten 9,5 TL kalıyor. Bu para ile işin ana maliyetini bırakın, karşılamanın yakınına bile gelemiyorsunuz. Bu kültür ve sanat etkinlikleri için gerçekten korkunç ve adil olmayan bir vergilendirme.

Üçüncüsü etkinlik sigortaları. Bunlar çok yüksek maliyetlerde ve başlı başına ayrı bir problem. Dördüncüsü markalar başarısız BTL/ATL projelere inanılmaz bütçeler ayırırken, böylesi etkinlikler doğrudan red cevabı alıyorlar. Ülkemizde her 3 ayda bir dehşet karlılıklar açıklayan finans ve bankacılık endüstrilerinden sponsorluk aldığımız gün gerçekten ülkemizde çok şeyler değişmiş diyeceğim. Daha çok var ama bence bu dördü çok majör gerçekten.

Seda Büktel Festival ihraç etmek gibi bir planınız var. Bu konuda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Alper Sesli Bu konuda tek ihtiyacımız projeyi ayağa kaldıracak ciddi marka ve devlet destekleri. Bunlar için de çalışıyoruz. Her projemiz için isimleri dahil, bölgeleri hatta olacağı yere kadar detaylı çalışmalarımız mevcut. Öte yandan son iki yılda oyuncusu olduğumuz endüstrideki hızlı ekonomik çöküş, markaların acımasız satın alma yaklaşımları, vadeler, özsermaye erimesine bağlı dış finans maliyetleri, terör gibi birçok konu zaten şirketleri çok ciddi bir sınıra yaklaştırdı. Sektörü bırakan çok eski markalar var. Bu bağlamda yurt içindeki Don Kişot tavrımız devam etmekle birlikte, yurt dışında iki destinasyon hariç diğerlerinde devlet desteği olmadan adım atmamız kolay gözükmüyor.

Tüm bunların yanında yaşadığımız kenti çok önemsiyoruz. Kent diyoruz, çünkü kentli olmanın bir kültür istediği, entelektüel birikim talep ettiği, kendi kullanım klavuzu olan bir yaşam döngüsü olan bir yerde yaşıyoruz. Şehir değil kentli bir İstanbul için ve uluslararası düzeyde ismi konuşulacak bir İstanbul için aşkla, şevkle, uslanmaz bir girişimcilikle üretmeye çalışıyoruz. Nitelikli üretimle giden bu öyküde 2017 yılında yeni bir etkinliğimiz daha geliyor, yakında açıklayacağız. Bunun yanında 2017’de temelini attığımız, 2018’de Mart ayında çok özel bir konferans, 2018 Mayıs ayında da yepyeni bir etkinliğimiz daha İstanbullularla buluşacak.

Seda Büktel dsm group olarak önümüzdeki dönemlerde düzenleyeceğiniz festivaller ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Alper Sesli Bir şehir festivali olarak geniş bir katılımla gerçekleşen ve bu yıl 2’ncisini düzenleyeceğimiz İstanbul Comics & Art Festival’in tarihi 8-10 Eylül. Festivale graffiti sanatçıları, çizgi romancılar, karikatüristler, illüstratörler, animatörler, mizah dergileri, sanat galerileri, yayınevleri ve fanzinler katılacak. Festival bünyesinde çeşitli workshop çalışmaları, animasyon film gösterimleri, sergiler ve söyleşiler düzenleyeceğiz. İCAF bu yıl yine Club Quartier (Saint Joseph’liler Derneği Sosyal Tesisleri) ve Moda All Saints Kilisesi’nde ziyaretçileriyle buluşacak.

21-24 Eylül tarihleri arasında da İstanbul Coffee Festival’in 4’üncüsünü KüçükÇiftlik Park İstanbul’da düzenleyeceğiz. Geçtiğimiz yıllarda yapılan, mekanı ve şehri vurguladığımız İstanbul Coffee Festival, 2’nci yılında Avrupa’nın en büyük, 3’üncü yılında Londra Kahve Festivali ile birlikte dünyanın en büyük iki kahve festivalinden biri konumuna yükseldi. Bu yıl kahvenin yaşam döngüsü ön planda olacak. Özellikle 3’üncü nesil kahve akımının önde gelen markalarını ve bu akıma bağlı yaşam kültürünü tek çatı altında toplayan İstanbul Coffee Festival’de, İstanbul’un önde gelen nitelikli kahve dükkanları, çekirdek kahveciler, kahve makinesi üreticileri, kahve yanı lezzetleri ve tasarım ürünleri yer alacak.

Geçen yıl Ankara’da gerçekleştirdiğimiz Coffee Weekend etkinliğimiz ise başkentte yoğun ilgi görmüş, 9.000’e yakın kahvesevere ev sahipliği yapmıştı. Bu yıl etkinliğin çapını büyütüyoruz. Üç günlük kahve maratonuna dönüşen Ankara Coffee Festival’i 29 Eylül-1 Ekim tarihleri arasında düzenleyeceğiz.

 

Bu röportaj ilk olarak Campaign Türkiye Temmuz 2017 sayısında yayımlandı.