artwork

Yumruk sıkma değil, el sıkışma günüdür

8 yıl önce

0

Reklamverenler Derneği 14. Genel Kurulu yapıldı ve Ahmet Pura bir kez daha başkan seçildi. Kurul sonrası bir araya geldiğimiz Ahmet Pura’nın sektöre önemli mesajları var.

Campaign Türkiye kurulduğundan beri, her Reklamverenler Derneği genel kurullarından sonra Ahmet Pura ile bir araya geliyoruz. Her defasında sektöre çok önemli mesajlar vermiştir. Bu yıl da bu geleneği bozmadık ve dördüncü kez başkan seçilen Ahmet Pura ile buluştuk. Yine sözünü sakınmadı ve pek çok önemli mesaj verdi. Sektörü enine boyuna, reklamveren-ajans ilişkisinden, ölçümlemeye, yarışmalardan 2016 beklentilerine kadar her yönden incelerken Reklamverenler Derneği ve Dünya Reklamverenler Federasyonu (WFA) tarafında yapılanları detaylıca gözden geçirdik.

“Birleştirilmesi gereken güçler var. Her mecra ve her kurum kendi kendine bir şey yapmaya kalkarsa yapılanların çoğu boşa gider.”

Burçin Tarhan Mart ayında Reklamverenler Derneği 14. Genel Kurul toplantısını yaptı ve dördüncü kez başkan seçildiniz. Öncelikle bize bu yılki genel kurulu değerlendirir misiniz?
Ahmet Pura Çok olumlu bir genel kurul geçti. Vurgulamak gereken üç konu var: Birincisi, bu yılki yönetim kurulunda kadın erkek oranı %50 – 50. Bu aslında söylenecek bir şey değil ama olağan olması gerekirken maalesef bu düzen içinde söylememiz gerekiyor.
İkinci önemli konu da yönetim kurulundaki çokuluslu ve yerel şirket dengesi. Şu anda %53 çokuluslu, %47 yerel şirket bulunuyor.
Ayrıca yönetim kurulumuza %43 oranında yeni isim katıldı. Bu çok önemli. Çünkü Reklamverenler Derneği çalışıyor. Çalışmasını da belli bir düzen içinde yapıyor. Yönetim Kurulu var, Yürütme Kurulları var. Bir de dış temsiliyet gösterdiğimiz önemli kurumlar var. Baktığınızda, hem çok çalışan hem de sayıca çok üyeye ihtiyacımız var. O bağlamda yönetim kurulumuz 18 asil, 12 yedek, 30 üyeden oluşuyor. Bahsettiğim %43 oranında yeni isim çok önemli bir enerji katacak. Çünkü bu gelişme, önemli bir değişimin göstergesi. Amacımız zamanı yakalamak, yarınlara güçlü hazırlanmak.
Sektör hizmeti bu tip organizasyonlarda yüzde yüz gönüllülükle yapılıyor. Arkadaşlarımızın hepsi profesyonel kişiler. Profesyonelden çok fazla vakit isteyemeyiz. Zira iş hayatı o kadar yoğun ki… Yönetim kurulundaki üye sayısını bu amaçla yüksek tutuyoruz. Böylece arkadaşlarımıza çok yüklenmeden ama verimli bir çalışma düzeni gözetiyoruz.

Burçin Tarhan Konuşmanızda önemli de mesajlar verdiniz. “Yumruk sıkarsak el sıkışamayız” dediniz. Bir de yine önemli bir hedef koydunuz, “7 milyar TL değil 7 milyar doları konuşmalıyız” dediniz. Bu iki mesajı biraz daha açmak isterim.
Ahmet Pura Önce şunu söyleyeyim, Reklamcılar Derneği’ndeki bazı arkadaşlarımız bana 7 milyar TL’yi nereden bulduğumuzu soruyorlar. Onların raporlarında 6,5 milyar civarı çıkıyor. Bu fark açıkhava reklamları ve dijitalden geliyor. ARVAK’ın ve RD’nin yayınladığı raporlara baktığınız zaman 282 milyon civarı fark görülüyor. 170 – 180 milyon da dijitalden dolayı bir fark oluşur. Yani, yuvarlak rakam 7 milyar TL’dir.
Ülkemiz koşullarına baktığımız zaman 7 milyar TL reklam yatırımının çok cılız olduğunu düşünüyorum. Neye göre? İtalya’ya bakınız, yapı itibarıyla çok fazla fark yok. Nüfus 59 milyon, dijitalin payı %25, bizde %24. Ama orada reklam yatırımları 8 milyar dolar. O anlamda benim bahsettiğim, 7 milyar TL’yi 3 misline çıkarmak bir hayal olmamalı. Bu bir hedef olmalı. Bir anda olur mu bilemem ama olmaması için hiçbir neden yok.
Bildiğimizden çok fazla reklamveren var. Hepsinin markası var ya da marka olma gereksinimi var. Marka olmanın gerisinde reklam yatar. Reklamsız marka olunmaz. Markanın maması reklamdır, bebek gibi… Beslemezsen, mama vermezsen markanın gücü de olmaz, büyüyemez de.
Türkiye’de potansiyel var. Bu potansiyeli bir şekilde kullanmanız gerek. Nasıl kullanacaksınız? Yumruk atarak kullanamazsınız. El sıkışarak değerlendireceksiniz. Herkes, her mecra kendi bahçesinde kendi savaşını sürdürürse bu birlik olmayacağı için sadece günü kurtarmak olur. Günü kurtardığınız zaman da yarınlara yönelik herhangi bir projeksiyonunuz olmayacak demektir. Bu nedenle bütün mecralar ve onların örgütleri bir araya gelsinler, bir platform veya bir federasyon kursunlar istiyoruz. Sektörü nasıl geliştiririz, sektörün etik değerlerini nasıl oluştururuz, daha da önemlisi hem mevcut tüketiciye hem de potansiyel tüketiciye nasıl güven veririz ve şeffaf hareket edebiliriz ve bu pazarı 7 milyar dolara getiririz? Ben bu konuyu mümkün görüyorum. Oturup konuştuğumuz, birbirimizi anladığımız, el sıkıştığımız zaman çok önemli gelişmeler olacağından eminim. Bu gelişmeler, sektörün bütün kesimlerini olumlu etkileyecek. Sizler dahil…

Ahmet Pura… “Ülkemiz koşullarına baktığımızda 7 milyar TL reklam yatırımı çok cılız bir rakam. 7 milyar dolardan bahsediyor olmamız lazım.”

Burçin Tarhan Toplantıda demin de kısaca bahsettiğiniz Reklam ve İletişim Federasyonu çağırısı yaptınız.

Ahmet Pura Evet. Biz bundan 2 ay önce bir toplantı yaptık. RD, RVD, TVYD, TİAK, IAB Türkiye, Arvak bir araya geldik. Tüm sektör oyuncularının buluşması ilk kez oldu. Orada başka önemli şeyler de çıktı. Birleştirilmesi gereken güçler var. Her mecra ve her kurum kendi kendine bir şey yapmaya kalkarsa yapılanların çoğu boşa gider. Örneğin o gün görüşmelerde ortaya çıktı ki, IAB’nin hem yazılı basın hem dijitalle ilgili nasıl bir korelasyon sağlarız gündemi var iken, TİAK’da da buna benzer bir hazırlık varmış. Onlar bir araya geldiği zaman görüldü ki müşterek bir projenin çok daha güçlü bir sonuç çıkarması kolay olacak. Bu beraberliklerin sürmesini diliyoruz ve biraz da resmi bir boyuta ulaşmasını bekliyoruz. Federasyon söylemimizin nedeni budur.

Burçin Tarhan Türkiye’deki mecraların yeteri kadar ölçülemediğini de söylüyor olabilir misiniz? Çünkü ben Türkiye’de kayıt dışı ekonomi gibi kayıt dışı reklamları da tam anlamıyla ölçüp değerlendiremediğimizi de hissediyorum söylediklerimizden.
Ahmet Pura Tam değil ama ölçümleme konusunu da biraz açayım. Küçüğü-büyüğü, eskisi-yenisi, tüm reklamverenler ne kadar net ölçümleme görürlerse o kadar güvenli hareket etme şansına sahip olacaklar.
Mecralara da bakalım. Televizyon bugün Türkiye’de en iyi ölçümlenen mecralardan biridir. Biz TİAK’ın varoluşundan ve sonuçlarından çok mutluyuz. İnşallah 20.000 üzeri nüfus meselesini de çözerlerse daha verimli bir sonuç alınacaktır.
Basın ölçümlemesine baktığımız zaman, “bak bir varmış, bir yokmuş” şarkısı gibi… %15’lik payı var ama reklamverene güven verici bir ölçümleme yok.
IAB ve dijital tarafa baktığımızda en güvenli ölçümleme bu mecrada. Ama dünya genelinde reklam engelleme, ad-fraud gibi konuları gündeme getirdiğimizde onların da doğru ve detaylı ölçümleme yapılmadığı takdirde, doğru olmayan performans sonuçlarına ulaşılabilineceğini görüyoruz. O da bir güvensizlik yaratıyor.
Radyoya baktığımızda; şu anda URYAD’la yerel radyocular (RATEM) anlaştılar diye biliyorum. Çok güzel bir gelişme. Büyük olasılıkla, yakında kuruluş olacak ve sağlıklı bir yapıya kavuşulacak. Ama şu anda güvenilir bir ölçüm yok. Sinema derseniz, çok küçük belki ama sinemanın sahibi yok. Kim, ne ölçebilir bilmiyoruz şu anda. Açıkhava ise öyle bir ölçüm getirdi ki, İZLE araştırmasında Türkiye, dünyada bu araştırmayı yapan 17. ülke konumunda. Ama onlar, bir türlü reklamverene kendilerini anlatamıyorlar.
Peki tüm bunların arasında, yıllardır söylüyoruz, PR nerede, doğrudan pazarlama nerede? Ne ölçümü var, ne de yatırım miktarlarını biliyoruz. Dünya reklam yatırımlarında, 6 mecranın toplamı 517 milyar dolar. PR ve doğrudan pazarlama harcamalarını da kattığınızda yaklaşık 960 milyar dolara ulaşıyor. Türkiye’de bu iki disiplinle ilgili hiçbir rakam yok. Hiç kimse konuşmuyor. Ama reklamveren bilmek istiyor. Türkiye’nin reklam yatırımları 7 milyar lira. Eminim PR ve doğrudan pazarlama tarafında da en az 4 milyar TL yatırım yapılmaktadır. Yani toplam 11 milyar TL’den bahsedebiliriz.
Bu şeffaflığı sağlayamazsak, reklamveren ürker. Ticarette ürkeklik olumlu bir gelişme sağlamaz kimseye. Ürktüğün zaman geri durusun, güvendiğin zaman da açılır ileri gidersin. Reklam yatırımlarının saptanması ve ölçümleme, ayrı gibi dursa da, müşterek değerleri ifade ediyor. Örneğin, bizim bütün mecra ölçümlemelerini tek bağımsız çatı altında toplanmak gibi bir idealimiz var. Buna paralel olarak, yatırımların da birkaç sesle açıklandığı ortamın tek sese dönüşeceği formülü bulacağız.

Burçin Tarhan Bu bahsettiğiniz ürkme meselesini başka yönden de ele almak gerek belki de. Yıla Türkiye olarak pek de iyi bir başlangıç yapmadık. Bu koşullar altında 2016’da reklam yatırımları nasıl olacak sizin görüşünüze göre?
Ahmet Pura Bu genel kurul sırasındaki muhabbetlerden de edindiğim izlenime göre reklamverenler reklamların kesilmesi yönünde bir plan yapmıyor. 2016 senesi için en az %10-11’lik büyüme bekliyoruz; elbette kontrol dışı olumsuzluklar olmazsa… Zaten reklam yatırımlarının şu anki yeri, hak ettiği yer değil. O yüzden aslında %15’ten aşağı büyüme olmaması gerekir ama biz yine de %10-11 diyoruz.

Burçin Tarhan Peki global markaların Türkiye’ye bakışını nasıl görüyorsunuz?
Ahmet Pura Ekonomik ya da ekonomi dışı üzüntülerin olduğu dönemlerde, çok kısa süreli gitgeller, med cezirler olabilir. Ama bunlar geldiği gibi gider. Biz sonuç itibarıyla önemli olumsuzluklar beklemiyoruz. Mesela, 2015 Temmuz ve Ağustos aylarında gidişattan ürkülüyordu. Ama sonuç ortada. 2015 sonu itibariyle %7 büyüme var.

14. Reklamverenler Derneği Yönetim Kurulu… 18 asil, 12 yedek, 30 üyeden oluşan RVD Yönetim Kurulu’nda bu yıl %43 oranında yeni isim bulunuyor.

Burçin Tarhan Globalden konuşurken WFA’den (Dünya Rekalmverenler Derneği) de bahsedelim. 3 dönemdir yönetim kurulundasınız ve Türk markalarını da üye olmaya teşvik ediyorsunuz.
Ahmet Pura Evet, dün itibarıyla dördüncü çağrıyı aldık. Şu anda üyelerinin arasında 3 Türk markası var; önemli bir sayı. Biz bunu ikiye katlamak istiyoruz.
WFA uzay merkezi gibi çalışıyor. Reklam ve pazarlama dünyasıyla ilgili aklınıza gelebilecek her konuda, dünyanın her yerinde, neredeyse her hafta bir aktivite var. Bunları saymakla bitiremem. Reklam dünyasıyla ilgili her konuda bir araya gelip tartışıyorlar ve bildirge yayınlıyorlar. Şu anda bizim ve sizin sorduğumuz bir soruya cevap almamamız mümkün değil. Orası bir hazine. Ama bizim başta oraya karşı bir ürkekliğimiz olmuş. Mesela, RVD olarak üye olmuşuz ama yönetimde bulunmak için hiç davet almamışız. Bundan 10 sene önce olması gerekirdi. Hiçbir yerel marka üyelik başvurusunda bulunmamış. Biz 2-3 üye daha olsun diye yoğun çaba sarf ediyoruz. Şu anda çok mutluyum, 3 marka var Türkiye’den. Hedef 6.

Burçin Tarhan Geçen senenin önemli gelişmelerinden biri de Reklam Konseyi oldu. Oradaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ahmet Pura Reklam Konseyi için bir idealden yola çıkıldı. Sayın Bakan’ın da olduğu  1. Reklam Sempozyumu’nda böyle bir ihtiyaç olduğunu duyurmuştuk. Şükran borçluyum ki bu kuruluş hem kanuna girdi hem de yönetmeliği oluştu. Tek bir amacımız vardı; nasıl federasyon kuruluşunda amaç pazarı büyütmek ve etik değerlerle donanmasını sağlamak ise, burada da reklamla ilgili tüm paydaşların, tüm otoritelerin tek sesliliğinin sağlanması. Çünkü bugün çeşitli bakanlıklar belki bir ürünle ilgili 2 ayrı yönetmelik çıkarabiliyorlar. Reklamverenler de şaşkın ördeğe dönüyor. Hangi yönetmeliğe göre ürünlerinizin reklamını yapabileceksiniz? Ya da kimden nasıl bir cezayla muhatap olacaksınız? Bilemiyorsunuz. Oradaki amacımız hem bir takım kurallar konsun, hem de otoritenin bu sektörlerle ilgili hazırladıkları yönetmeliklerinde ses birliği olsun idi. Daha ilk toplantısını yapamadı ama yakınlarda yapacak. Heyecanla bekliyoruz. Reklam Konseyi örneği başka ülkelerde yok. Bunu WFA’de de vaka olarak anlattık. Hem sektörü hem kanun koyucuyu rahatlatacak bir konsey olacak. Her derde deva bir konumda olacağını düşünüyorum.

Burçin Tarhan Yine geçen yılın önemli konularından biri “Çocuklara Yönelik İçecek ve Gıda Reklamları” idi. O konuda nasıl gelişmeler oldu?
Ahmet Pura Çocuklara yönelik reklamlar, aşırı tüketimi önerilmeyen ürünler konusu aslında bir dünya konusu ve 2016’nın da önemli gündem maddesi olmaya devam edecek. Bu, heyecanla yönlendirilecek bir konu değil, sahiplenerek doğruların bulunması gereken bir konu. Bu nedenle bir çalıştay düzenledik ve konuyla ilgili tüm paydaşlar katıldı. Tarım ve Gıda Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipler Birliği, marka sahipleri, RTÜK, Reklam Kurulu, RÖK, üniversite temsilcileri, hepsi vardı. Herkes eteğindeki taşı döktü. WFA de katıldı, dünya tecrübelerini aktardı. Şimdi tüm bu paydaşların birleştirileceği bir hazırlık yapılıyor. Güzel gelişmeler oldu. Hatta bununla birlikte RVD bünyesindeki Sorumlu Reklamcılık Yürütme Kurulu’nda bu konu çok tartışıldı bir yıl boyunca. Lokal ve uluslararası gıdacılar birleşip bir mutabakata imza atmak üzere çalışmalar yaptılar. Bu ürünleri üretenlerin de hassas oldukları kısıtlamalar var. Ama bunları duyurmazsanız hiç kısıtlama yapmıyormuşsunuz gibi bir algı oluşuyor. Biz o beraberliği sağlayıp çok net bir mesaj verdik ve çok net bir mesaj aldık. Sanıyorum Türkiye’de tüketici, kanun koyucu, üretici ve reklamveren için en iyi ve en doğru yol bulunacak. Konu dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de 2016’da sıcak gündem maddesidir.

Burçin Tarhan Bir de “Karşılaştırmalı Reklamlar” konusu var. Bir erteleme söz konusu oldu.
Ahmet Pura Açık Karşılaştırmalı reklam meselesinin neredeyse dünyada bile bazı sektörler için erken olduğunu düşünüyorum. Türkiye için de çok erken olduğu kanısındayım. O bağlamda bu konuyla ilgili 2 kez erteleme talebinde bulunduk. Yetkili otorite bu konuda bizi anlayışla karşıladı. Şu anda Karşılaştırmalı Reklamlar hakkında kılavuz hazırlığını da bitirmek üzereyiz. Hatta 4-5 Nisan’da Brüksel’de bir dizi görüşmelerimiz olacak. Buradaki şansımız Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın hem tüketiciye hem üreticiye inanılmaz akılcı yaklaşımlarda bulunması; bu konuda sektörün ve kanun koyucunun birleştiği ve el sıkıştığı çok iyi bir sonuç ortaya çıkacağı inancındayım.

Burçin Tarhan
Effie yaklaşıyor. Bu yıl jüri başkanlığını RVD üstlenecek. Hazırlıklar nasıl gidiyor? Değişiklikler var mı?
Ahmet Pura Bu noktada şunu belirtmek isterim: Ben bir yarışma kirliliği olduğunu düşünüyorum. Yarışma kirliliği de beraberinde ödül kirliliğini getiriyor. Yarışma sonunda alınan ödül bir başarı karşılığıdır. Onun da tam kriterleri varsa ve haklı başarı ödüllendirilirse daha inandırıcı olacaktır. Ayrıca Effie’nin Türkiye’deki yarışmalar içerisinde en değerlisi olduğu inancındayım. RD ve RVD’nin ortak bir projesi olduğu için çok güçlü bir oluşum.
Effie’de jüri başkanı bir dönem RD bir dönem de RVD’den oluyor. Biz başkanımızı bir sene önce saptamıştık. Adayımız bu süreçte görevinden ayrıldı. Tüzük gereği sorumluluk RVD Başkanı’nda kaldı. Şeffaflık adına, jüri toplantıları süresince spontane seçilen dosyalar için puanlamayı ekranda görebileceğiz. Jüri üyesi olmak önemli bir sorumluluktur. Jüri adalet dağıtan bir konumdadır. Emek, yatırım ve marka her dosya için çok önemli. Hakkını vererek incelemek zaman gerektiriyor. Süreç 5 gün. Tüm jüri katılımcılarına şimdiden özverileri için şükranlarımı sunuyorum.

Burçin Tarhan
Yarışma kirliliği var dediniz. Kirlilik sadece yarışmalarda mı?
Ahmet Pura Her konuda kirlilik artmaya başladı. Mesela rekabet kirliliği var. Hem beyinsel, hem ticari, hem de sayısal. Bazı arkadaşlarımla konuştum, marka çokluğuna göre 10-25 ve üzeri ajansla çalışan reklamverenler var. Bu nasıl bir iş? İsimlerini bile hatırlayamazsınız. Bu, rekabeti çirkinleştiriyor. Merkezi güç olmayı ortadan kaldırıyor. Eskiden bir reklam ajansınız vardı, her şeyi onlar yapardı, siz onlara onlar da size güvenirdi. Şimdi bir bölünmedir gidiyor. Benim önerim, reklam ajansları ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, kendi içlerinde kümelenip güven verici bir görüntüye bürünmeleridir.
Ben Ahmet Pura olarak söylüyorum, bir şekilde yeniden bir kümelenme metodu bulunması lazım; dünya nereye giderse gitsin burası Türkiye pazarı.
Bu sadece reklam ajanslarının meselesi değil. O bölünme itibariyle reklamveren tarafında da farklı hareketlilikler oluyor. Örneğin hep anlatırım, bir reklam ajansının CEO’su bir ödül töreninde sordu: “Ahmet bey ben seni 22 senedir tanıyorum 22 senedir ne değişti?” Ben de ona şöyle dedim: “22 sene önce sen müşteri temsilcisi miydin? Evet. Şimdi sen CEO musun? Evet. 22 yıl önce reklamverene gittiğin zaman genel müdürün odasına gidiyor muydun? Evet. Şimdi ürün müdür yardımcısını kapıda bekliyor musun? Evet.” Değişim budur. Doğru kişiler birbirini görmüyorsa, konuyla ilgili her sorumlu ve yetkili işin içinde değilse, birbirine dokunmuyorsa bu süreci iyi yönetmeniz mümkün değildir.

Ahmet Pura… “Yaşadığımız olumsuzlukların reklam yatırımlarına kötü etkisi olacağını düşünmüyorum.”

Burçin Tarhan Yani reklamveren-ajans ilişkisinde eskiye dönmenin gerekliliğini mi savunuyorsunuz?

Ahmet Pura Evet. Bakın, bizim RD ve RVD müşterek bir Konkur İlkeleri çalışmamız var. Orada görüyoruz, öyle şeyler oluyor ki, şirketin yöneticisinin haberi olmadan konkur çağrısında bulunanlar var. Ajanslar kaç gün, kaç saat, kaç kişiyle çalışıyorlar kimsenin bildiği yok. Ortada bir sonuç yok. Eskiden sistem baştan beri bilinen ve sahip olunan bir sistemdi. Şimdi bir derbederlik var. Tabii bunun suçluları var. Ama birileri önlem almalı.
Yeni bir reklamveren olduğunuzu düşünün. Hangi kapıya gideceğinizi şaşırır, yolunuzu bulamazsınız. Onu öğrenene kadar iş işten geçer.
Bu iş markayı sahiplenme meselesi. O gün ona, bugün buna, o ürünü şuna, bu ürünü buna dediğiniz zaman sahiplenme olamaz. Kargaşa verimlilik getirmez.

Burçin Tarhan Tam da yeni reklamveren demişken girişimcilik meselesine de bakmak lazım sanırım. Zaten önemliydi giderek daha da önem veriliyor. Peki o alanda iyi yol alıyor muyuz?
Ahmet Pura Girişimci olmak için, önce iyi insan olmak gerek. Sonra, kanundaki tabiriyle iyi tacir olmak gerek. Sonunda da inanılır iyi bir girişimci olmak gerek. Şimdi herkes girişimci. Bir de kendilerine “seri girişimci” diyenler var, seri katil der gibi. Sonuçta kalitesiz işler, çarpık rekabetler ortaya çıkıyor. Bu bağlamda girişimcinin de tarifini net vermek gerekiyor.
Tüm bunları kim yapacak derseniz, bilmiyorum ama biz buralarda olduğumuz sürece bu yumruk ve el sıkışma meselesi bağlamında olumlu şeyler yapmaya çalışacağız. Mesela kamuyla ilgili iyi ilişkiler çok önemli. Ben iddia ediyorum, bu sektörün en büyük zenginliği kamu ile iyi ilişkilerinden kaynaklanıyor. Ama yetmez çünkü o kadar çarpık işler var ki… Birilerinin günlük hırslarından arınıp, çoluğuma çocuğuma güzel işler kalsın diye heyecan duyup bunları yapıyor olmaları lazım. Yoksa dipsiz kuyu… Olumsuzluğa götürecek hepimizi. Bir şeylerin artık değişmesi gerekiyor. Dünya gelişiyor, markalar gelişiyor, sistemler gelişiyor ama kafalar değişmiyor. Az önce dedim, ajanslar eski yapıya dönmeli.. O da bir yenilik.

Burçin Tarhan Son olarak dijital mecraya biraz daha detaylı değinmek istiyorum. Yıllardır dijitalin kontrollü büyümesi gerektiğini söylüyorsunuz. Sizce ne durumdayız bu konuda?
Ahmet Pura Mecradaki arkadaşlara hep bir kontrol mekanizmasının kurulması gerektiğini söylüyoruz. Ve diyoruz ki, “Reklamverenleri bu konuda ikna etmek gerekir. Kontrolsüz büyüme, büyüme değildir. %24 payınız kazara %14’e düşerse, tekrar %15’lere bir daha zor çıkarsınız.” En son, Ekonomist röportajımda, “2016’da dijital yatırımlar düşecek” dedim. İnanarak söyledim. Çünkü reklam engelleme, sahtecilik gibi şeyler işin içine girince, frene çok kolay basılacak bir mecra. Ortalık karıştı.

Dijital karışık bir konu. %24 pay alıyor ve bu pazarın büyümesi, çok sayıdaki reklamverenin katkısından kaynaklanıyor. Diğer mecralardan farklı olarak, büyük reklamverenlerin bu pay yerleri aynı değil. Tabii bunlar dijitalin dünyadaki problemleri. Dünyadaki sorunlar yaşanıyor, kontrolü yok diye de Türkiye beklemesin istiyoruz. Türkiye kendi içinde bir takım önlemler almalı. IAB Türkiye, kuruluşu ve bugüne kadar yaptıklarıyla bize güven veriyor. Böyle bir kurumun sektörün şansı olduğunu düşünüyoruz.

Burçin Tarhan Sizinle daha önce sohbet ederken bir de adabı muaşeretten bahsetmiştiniz. Bu konuya değinmeden de sohbeti bitirmek istemiyorum.
Ahmet Pura Rahmetli babam çok az konuşurdu. Bir kütüphanesi vardı. Arada bir bana “Sen son zamanlarda o kitabı okumadın galiba” derdi. O kitabın adı “Adabı Muaşeret”ti. Belli ki yanlış bir şeyler yapmışım. Şimdilerde Üsküdar’da bir okulda çok yeni, adabı muaşeret dersleri verildiğini duydum. Ben de bir süredir bunu dillendiriyorum. Adabı ve kuralı olmayan hiç bir iş, yarın canlı kalmayacaktır. Her sektörün kendi kurallarının yazılıyor olması lazım. Adabı muaşeret kitabında çatal, bıçak nasıl tutulur, anne-baba ile nasıl konuşulur gibi kurallar varken, burada da mecra, reklamverenle nasıl iletişime girer, bu konudaki otoriteyle nasıl bir işbirliği içine girilir gibi bir kurallar kitapçığını yazmak gerek oldu diyorum. Belki Federasyon oluştuğunda, bu kurallar gündeme gelebilir. Daha önce de ifade ettiğim gibi, işyerlerinde ziyarete gelen hizmet şirketi yetkilileri niye kapıda bekletilirler? Birbirini tanıyan iki kişi, birbirlerinin e-postalarına niye dönmezler? Telefonuma geri dönmedi demek ne anlama gelir? Bunların tarifi, nezaketsizliktir. Bu böyle geliştikçe, birbirimizi saymamaya, birbirimizle ilgilenmemeye, birbirimizi tanımamaya ve yabancılaşmaya mahkum bir sektör ve toplum oluşacaktır.

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Nisan 2016 sayısında yayınlanmıştır.

Senin için
Tümünü göster
Yeni Elektrikli Ford Explorer 30.000 km’lik dünya turunu tamamladı

Tamamen elektrikli yeni Ford Explorer ve Lexie Alford, 30.000 km’lik...

Mercedes-Benz GLB Makyajlandı

Mercedes-Benz, kompakt tasarıma sahip GLB SUV’yi çeşitli yenilik ve daha...