artwork

Pazarlama dünyasında kişiselleştirmenin önemi

11 yıl önce

0

Responsys’in kıdemli yaratıcı içerik stratejisti Steve Olenski, Responsys ve Ipsos’un tüketicilerle yaptığı “Kişiselleştirmenin Gücü” başlıklı araştırmayı yorumluyor.

 

Jaws, marka yöneticileri ve tüketicilerin ortak noktası nedir?

Pop kültürle olan aşk ilişkimi (yoksa bağımlılık mı?) hepiniz biliyorsunuz. Bu düşkünlüğümü istediğim her zaman her türlü dijital pazarlamaya, reklamcılığa ya da marka konusuna aktarabilirim. Emin olun yaparım. O yüzden marka müdürleri, pazarlamacılar ve dijital pazarlamanın içindeki herkes; beni iyi dinleyin. Ve Jaws filminin, marka müdürlerinin ve tüketicilerin ortak yanlarını görün.

Sene 1987 idi. Çoğumuz Walk Like An Egyptian eşliğinde dans etmekle meşgulken, aramızdan biri intikama susamıştı. Ölümüne korkulan bir yaratıktan alınmak istenen intikamdı bu. Öylesine korkutucuydu ki, hem sinemadan hem okyanustan büyük çapta bir toplu göç yaşandı.

Tek bir insanın, bu adi yaratıktan intikam almak istemesinin sebebi neydi? Çünkü bu defa, olay kişiseldi.

Jaws filmindeki Ellen Brody karakteri gibi, pazarlamacı ve reklamcılar da canavarların hakkından gelmek için işi kişiselleştirmeliler. Bir marka müşteriyle kişisel bir sevgi bağı kurduğunda ve ona kişiselleştirilmiş bir deneyim sunduğunda, her şey yoluna girer.

Responsys ve Ipsos’un son araştırma sonuçları da bu savımı destekliyor.

Basın bültenlerinin başlığı söylenmesi gereken her şeyi söylüyor:

Tüketici bildiriyor: Kişiselleştirilmiş pazarlama markalara sempati uyandırır

İnfografiğin sonuçları oldukça etkili ve hiç şaşırtmıyor. Responsys yöneticisi Scott Olrich’in dediği gibi, her şey “R” kelimesinde bitiyor.

Olrich, “Bugün, pazarlamanın ilişki döneminde pazarlamacılar aslında, birden fazla kanalın olduğu bir skalada konuyla ilgili ve hedeflenmiş deneyimler planlayabileceklerini ve bu sofistike yaklaşımın programlarının başarısı açısından elde edebilecekleri en büyük uzun vadeli etkiyi yaratabileceğini yavaş yavaş fark ediyorlar” yorumunu yapıyor.

Global bir medya ve teknoloji şirketi XO Group Inc.’in kıdemli marka yöneticisi Alexandra Braunstein, görevin kampanyayı geliştiren ve uygulayanların, diğer bir deyişle pazarlama koltuğunda oturanların omzunda olduğunu belirtiyor.

Braunstein, “Tüketiciler, sevdikleri markalarla daha kişiselleştirilmiş bir ilişki talep ediyorlar” diyor ve ekliyor: “Dolayısıyla pazarlamacılar olarak bizler, müşteri yolculuğu boyunca en doğru zamanda en uygun içeriği müşterilerimize sağlamalıyız.”

İnfografikte bulunan önemli sonuçlar şöyle:

  • ABD’li tüketicilerin %61’i, pazarlama mesajları daha kişisel olduğunda markaya daha çok sempati duyuyor.
  • %44 oranında tüketiciler, kişiselleştirilmemiş “kitlesel pazarlama” mesajlarına karşı daha az duyarlı.
  • %53 oranında, yarıdan fazla tüketiciler dijital iletişimlerini kişiselleştiren markaları almaya daha yatkın.
  • Kişiselleştirilmiş dijital iletişimler 18-34 yaş arası tüketicilerde daha pozitif bir etkiye sahip.
  • Tüketiciler kanallar aracılığıyla yapılan kişiselleştirmeye değer veriyor. %67’si için e-postanın, %44’ü için sosyal medyanın, %40’ı için kısa mesajların ve %36’si için internet sitelerindeki reklamların kişiselleştirilmesi önemli.
  • Tüketicilerin %52’si, müşterilerin pazarlama seçeneklerini paylaşmasına olanak sağlayan kampanyalara, paylaşmayanlara göre daha çok güveniyor.

Açıkça görülüyor ki bütün bu anlatılanlardaki anahtar kelime; kişisel. Ama bunun yanında önemli bir ağırlık taşıyan başka geçerli kelimeler de var: “Pozitif, sempati, güven, kanallar.”

Her zaman tüketiciler arasında pozitif duygular uyandırabilir ve güvenlerini kazanabilirsiniz. Bunu şimdiden yapmaya koyulsanız iyi edersiniz! Ve bunu her seferinde, yani onlara pazarladığınız her kanalda yapsanız iyi olur.

Evet, şimdi Jaws: The Revenge, marka yöneticileri ve tüketiciler arasındaki ortak noktayı biliyorsunuz.