artwork

Ofis Mimarisi: Draftfcb İstanbul

11 yıl önce

0

Bu haber Campaign Türkiye’nin Haziran 2013 sayısında “İstanbul Boğazı’nda camdan bir fanus” başlığıyla ve Hatice Erkan imzasıyla yayınlandı.  

Draftfcb İstanbul, Tophane’de Kılıçali Caddesi üzerinde. Binaya girip beşinci katta asansörden indiğinizde ajans çalışanlarının tüm bir duvarı kaplayan siyah beyaz fotoğrafları karşılıyor sizi. Ofise adımınızı attığınız anda ise mükemmel bir deniz manzarası ile göz göze geliyorsunuz. Büyük ölçüde deniz gören geniş  pencereleri sayesinde cam bir fanusun içine konulup İstanbul’un en güzel noktasına bırakılmışsınız gibi hissediyorsunuz.

Yönetici odası… İki cepheden de manzaraya hakim

Hem ofis hem sergi alanı

Ofis hem Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne hem de İstanbul Modern’e komşu. Draftfcb İstanbul CEO’su Elif Önay, bu yüzden mekanı Karaköy’ün ruhuna uygun olarak kullanmak istediklerini söylüyor. Ofisin duvarları aynı zamanda sergi alanı olarak kullanılıyor. Şu sıralar ajansı ziyaret ederseniz ofise duvarlardan 360 derece Venedik’in sızdığını göreceksiniz. Bu sanat ruhunu ofise taşıyan isim Tamer Harvetioğlu ve “Panoramik Bir Rüya: Venedik” isimli sergisi. Harvetioğlu aynı zamanda Draftfcb İstanbul’un da birlikte çalıştığı bir reklam fotoğrafçısı.

Giriş katı karşılama

Draftfcb iki yıldır Tophane’de; buraya reklam ajansı olarak ilk taşınanlardan… Önceleri ofisleri Nişantaşı, sonrasında da Etiler’deydi. Yeni ofislerine ilk taşındıkları yıl ofisin girişindeki duvarları ünlü sokak sanatçısı Pertev Emre Taştaban süslemiş. Elif Önay, ofisi sergi alanı olarak kullanmaya devam edeceklerini müjdeliyor, resim ya da heykel sergilerinin olabileceğini belirtiyor. Reklam ajansı gibi insan trafiğinin yoğun olduğu bir yerde sergilenen fotoğraflara değen göz sayısı da fazla oluyor.

Ofisin giriş katı

Beyaz ferahlık

Ofise hakim olan renk beyaz. İçeri girdiğiniz anda hem denizi kucaklıyor hem de bembeyaz bir atmosfere teslim oluyorsunuz. Mimar, ajansın bir önceki ofisinde de birlikte çalıştığı Cahit Musal. Reklam ajansı ne yapar, nasıl çalışır konularına hakim bir mimar. Özellikle alanları bölmemek ve olabildiği kadar açık alan bırakmak istemiş. Ofiste neredeyse oda oluşturan hiçbir duvar yok. Duvar yerine hareket edebilen meşe kapılar var. Yönetici ve toplantı odaları bu kapılar sayesinde istenildiği zaman kolayca dışarıya kapalı hale getirilebiliyor. Ofisin iki cephesi de camla çevrili. Dolayısıyla tüm çalışanlar manzaradan nasibini almış durumda. Cam bölmeler bir reklam ajansının olmazsa olmazı beyin fırtınaları yapılırken tahta olarak kullanıyor. Geriye kalan az sayıdaki duvar da beyaz bırakılarak sergiye uygun hale getirilmiş. Girişteki tuğla duvar ise orijinal, binanın kendi yapısına ait. Ofis yapılırken zemin yaklaşık 8 cm kazılmış ve kablolama yerden yapılmış.

6,5 seconds that matter… Slogan tavandan merdivenin yanına sarkıtılmış. Giriş duvarını insanlara dair ilginç istatistikler süslüyor Giriş katı bekleme alanı

Dinlenme alanları ve toplantı odaları

Biri büyük olmak üzere iki toplantı odası mevcut. Uzun süren toplantılarda manzara üzerine düşeni yapıp yorgun düşenleri motive ediyor gibi görünüyor. Toplantı odasındaki koltuklar turuncu çünkü turuncu, ajansın kurumsal renklerinden biri. Ofiste turuncu dışında baskın olan bir renk yok, sakinlik hakim. Ofisteki dinlenme alanlarının çokluğu da dikkat çekiyor. Hemen her köşede rahat bir koltuk var. Bir de beyaz orkideler. Masaların hepsi ahşap. Aynı dönen kapılar gibi onlar da meşe ağacından.  Genel olarak dörtlü masalarda çalışılıyor. Ofiste 32 kişi çalışıyor. Reklamcılık gibi çoğu zaman yoğun çalışma saatleri gerektiren bir meslek için bu ofis sunduğu olanaklarla biçilmiş kaftan.

Büyük toplantı odası

Teras katı

Ofis iki katlı, ahşapmerdivenlerden yukarı çıktığınızda sağ tarafta geniş bir açık bar var. Bu alanda öğlen yemekleri büyük bir aile yemeği tadında yeniyor. Merdivenin karşısında ise burayı en çok çalışılmak istenen reklam ajanslarından biri kılan, ofisin alametifarikası olan teras var. Bilgisayarını alan terasa çıkıp çalışabiliyor. Tabii çalışmak dışındaki aktiviteler dışında da kullanılıyor. Burada yaz kış barbekü partileri oluyor. Happy hour’lar bir yana, bizden duymuş olmayın, buranın bir fasıla ev sahipliği yapmışlığı bile var. Burada kahvaltılar da yapılıyor ama martılar da ofisin kadim misafirlerinden olunca çalışanlar yemeklerini paylaşmak zorunda kalabiliyor, hatta bir tanesinin tostunu bir martıya kaptırmışlığı da var.

Teras manzarası

Anlayacağınız o ki üzerinize bir gölge düştüğünde yemeğinizi kaptırma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunuzun farkına varmalısınız. Çalışanların burada güneşleneceği günler de gelip çatmış. Ama teras akşamları da başka güzelmiş… Bu Draftfcb’ye ikinci ziyaretim ve ikisinde de gün henüz batmamıştı. Elif Önay, “Tam karşıdan ay batıyor” diyerek bir sonraki ziyaretimin saatleri konusunda bana fikir veriyor.

Üst kat… Masalar ortak kullanıma açık, genellikle dört kişilik

Terasa tente konmamış çünkü hava genellikle rüzgarlı. Sürekli gelip geçen ve zaman zaman kıyıya demirleyen gemiler de manzarayı eşsiz kılıyor. Elif Önay, “Burası her gün bir dönüşüm yaşıyor, Galataport ihalesini de Doğuş Holding’in almasıyla üç sene boyunca inşaat görüyor olacağız ama sonrasında çok  güzel olacak” diyor.

Tamer Harvetioğlu’nun sergisinden bir fotoğraf Draftfcb Ultimatum Winner 2012 Küçük kutular yemek alanını süslüyor Hem cam duvar hem de yazı tahtası Yemek alanı Girişi süsleyen grafitiler Venedik’i 360 derece gören dinlenme alanı Küçük bir dinlenme alanı daha Yönetici odaları… Hareketli ahşap kapılar gerektiğinde duvar işlevi görüyor Ajansın eski ofisinden bir kare… Girişteki duvardan